tours estambul ve islam savasları55
sizlere bugün elimi,zden gelen yazıları yazan tours estambul dediki canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız Rahmet filerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerim!her türlü noksandan ve kusurdan münezzehsin. Başka ilâh jjjbize imdat etsin. El-Aman, El-Aman! Bizi Cehennem azabm-jjıııhafaza eylejlz. ALİ’YE (r.a.) GÖRE İSM-t A’ZAM OLAN 6 ESMA VE 53NE DUASINDAN PASAJLAR
Sekine: Sükûn ve itminan, temkin, nefisteki telâşın kesilmesi jlâsılolan kalp huzuru ve sükûneti şeklinde tanımlanır. Hz. Ai’ye Üen ve menşe itibariyle aslı vahye dayanan, kalp rahatlığı ve {veti veren çok mühim bir duadır.
Bismillahirrahmanırrahim
‘Ferdun, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun.”
0 rububiyet ve uluhiyetinde istiklâl sahibi olan ve kâinatın tamıma bizzat hükmettiği gibi küçük, büyük her bir varlığa da biz-îlıiikmeden ve kâinattaki geniş icraatına hiç kimsenin müdahale bdigi “FERD”dir.
0, varlıklara hayat verip canlandıran, kendi hayatı ile Zâtı ezeli ■«lıediolan “HAYY”dır.
0 varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan fa-^Wi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan “KAYYUM”dur.
, haklıyı haksızdan ayıran, her şeyi hikmetle bir gaye için ve şekilde yaratan “HAKEM”dir.
^»kâinatı ince hesaplarla yaratan, her varlığı yaşadığı şartlar uy-^”^^ün ihtiyaçlarını adâletle veren ve başkalan-pf>7alandırm ivılık yananları
o, hiçbir şekilde hiçbir noksanı olmayan, kâinatta görünen bü tün kusurlar asla kendinde bulunmayan, saptırılmışların söyledikleri bâtıl düşüncelerden sonsuz derece yüce olan, kâinatı daima temiz tutarak güzelleştiren ve her bir varlığın teşbihleriyle kudsi isimlerini her tarafta ilân eden “KUDDUS”tur.
KASİDE-İ ERCÜZE
ERCÜZE, Hz. İmam-ı Ali (r.a.) tarafından bahr-ı recez vezni üzere yazılan ve istikbâlden haber veren meşhur kasidenin adı. (Mecmuat-ül Ahzab’m 582. sahifesinden 597. sahifesine kadar o Ercuzedir. 0 Er-cuzenin mevzuu ve içindeki maksad-ı aslî; İsmi A’zamı tazammun eden altı ismin ehemmiyetini beyan etmek, hem o münâsebetle istikbâldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve te’sis-i İslâmiyet’te bir kısım mücâhedâtım işâret etmektir. Evet, Hz. İmâm Üstâdı olan Habibullah’dan (s.a.v.) aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor.®^®
SEKİNE, tamamı Kur’ân’da geçen Allah’ın güzel isimlerinden ve ayetlerden oluşmaktadır. Bilindiği gibi Hz. Ali, Hz. Peygamberimizin ifadesiyle “ilim şehrinin kapısıdır.” Çocukluğundan beri peygamberimizin özel terbiyesi ile yetişmiş müstesna bir kabiliyettir. Peygamberimizden Kur’ân’m bazı özel sırlarım ders almıştır.
Bu sekine de Peygamberimizin Hz. Ali’ye özel ders verdiği İsm-i A’zam mânâsı taşıyan altı esma ile her biri 19 harfli 19 Kur’ân ayetinin 19’ar defa okunduğu bir metindir.
Sekine hakkında esas olan özetle şudur:
1-Tamamı Kur’ân kaynaklıdır. Dolayısıyla vahy kaynaklı olduğunda zerrece şüphe yoktur.
2-Metnin tertibini ve okunuş şeklini de Peygamberimizin has talebesi ve velilerin şahı unvanına sahip Hz. Ali’nin ya bizzat peygamberimizden ders aldığı veya kendisinin tertip ettiği mühim bir Kur’ânî virddir.
KASİDE-İ ERCÜZE - SEKİNE DUASI - Bismillahirrahmanırrahim
Hamd; âli, sadık, bir, tek, âlim, rızık veren, melik, kutsi, celâl sahibi, nzıklar ve ecelleri takdir eden, ilm-i küllîye’ye sahip olan, benzeri olmayan, celâli büyük olan, kaderleri takdir eden, denizleri,
yaratan, O’nun için Zâtı’na sıfat olarak Celâl ismi ve
İtimse benzeyemez, nimetleri toplanıp sayılamaz, yaratılan-!j|!niünü değiştiremez.
0İiirf-tı ihsanı ile insana bilmediğim öğretti. Yakın derecesinde l^akil^ati bize ulaştırdı.
Rab zatıyla, birliği ile tek oldu. Gizlediği ilmi de diledi-Ijağışladı. El’inde topladığı kudreti istediğine verdi.
\leniin zerrelerinden kavimler i seçti. Kader kalemini iyilikle ba-^eiettirdi. Hakikat varidatlarını insana yükledi. Sonra doğru yola ıjestMeclisi’nden beri bidayet etti, giz buna şahidiz.
İnsanlar, verdiğiniz sözü unutmayın.
Hamd, bizi dalâletten bidayete sevk eden ve bu yolu seçene-j.Salâtve selâm kesintisiz, bizlerden kadri ve kıymeti yüce olan ^fbi'nin üzerine olsun.
Kıyamete yakın gönderilen Hz. Muhammed sallallâhü aleybi ve gem’e ikram lâyıktır.
0 iyilik hâzinesi, cömertlik denizidir.
Huda’nın nurudur. Vasıfta efendi, sıfatta kâmil, nuru zatmdan-3, bakanlarından değildir. O’nun nuruyla Levh-i Mahfuz’da satır-k parıldar.
Bize bu haber geldi.
Oher şeye muttali olduğu bâlde, bilinmeyeni bildiği hâlde hak-ina tecavüz etmez ve etmemiştir.
Her şeyin sahibi O’na dostum dedi.
O’nu, O’nunla anlattı. Sırları, O’na anlattı.
Hz. imam Ali kerremallâhü veçhe tarafından bahr-ı recez vezni üzere yazılan ve istikbâlden haber veren meşhur kasidenin adı. (Ahmet Ziyaüddin Gümüşhânevî kaddese’llâhü sırrah’ül Azîz Mecmuat-ül Ahzab; 582- 597.) Bedîuzzaman Sâid Nursî kaddese’llâhü sırrah’ül azîz bu kasidc-i mübareke hakkında buyurdu ki:
‘0 Ercuzenin mevzuu ve içindeki maksad-ı aslî; İsmi A'zamı tazammun eden altı ismin ehemmiyetini beyan etmek, hem o münâsebetle istikbâldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve te’sis-i İslâmiyet’te bir kısım mücâhedâtını işaret etmektir. Evet, Hz. İmâm Üstâdı olan Habibullah’tan (sallallâhü aleyhi ve sellem) aldığı <iersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor.” (Sikke-i Tasdiki Gaybi, On Sekizinci Lema).
Tercümede toplu mânâya gidilmiştir. Dipnotlar ve eksik olan mânâlar şahsımıza
Bir sözü sakladıysa edebindendir. O’nun göğsünde toplanan ilim, gelmiş ve geleceğin ilmidir. Vera sahibine bu sıfatla kim kıyas edilebilir. Bu bendeki olan O’nun feyiz deryasından avuçladıklarımdır.
Kudretli ve zengin Mevlâmız, affına ulaşan kuluna sarılarak bu sözleri söylüyorum.
Ben, doğru yola çağıran hidayet sahibi Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’in amcası oğlu Ali’yim.
Bana Ali adından başka Haydar, Huneyn ve Hayber tours estambul Fatihi derler. Bizimle harp edenlerle döne döne, tozu dumana katarak savaşırım. Askerler Medine’den çıktıktan sonra sekine ve yardımla kuvvetlenmesinden sonra emniyetle hükmüne Allah Teâlâ’nın dinine çağırdılar, ben de çağırdım.
Gecenin bir yerinde bir vadide konakladığımızda Hz. Bilal radiyallâhü anlı ayağa kalktı ve seslendi:
“Kim bu askerin peşinden gelirse Allah Teâlâ’ya verdiği ahit üzeredir. Kaybolmayın; kaybolan kendini kaybeder, tedavisi olmayan derde düşer.”
O zaman Hz. Osman, akrabalığından dolayı cahil kavme Hz. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin emriyle uyarıcı olarak gönderildi. Çünkü Arap arasında sevilirdi. 0 yüceler yücesi iki nurunu O’na verdi. Bu yüzden “Onları incitirim diye, bana sabrı indir!” derdi.
Ben gizli bir sesle yardım istedim, bana, “Ey Ali korkanlardan olma!”
Bu bana hidayeti ve cesareti buldurdu. Düşmanlar üzerine yürümek için kalkıverdiğimde yerin üzerine bir hat çizerim. Sonra miğferimi giyerim, Zülfıkâr’ımı alırım, çevikçe atıma binince korku benden uzaklaşır.
Devamlı olmasa da gözlerimde ağrı olurdu. Uyumuştum; Patıma radiyallâhü anha beni uyandırdı. Yanaklarıma dokundu.
Nazma koyduğun, haber verdiğin şeylerden, elemdeki gözlerin hakkına bendeki ilimden haber ver. O gözlerde hâllerin şerhi vardır. Gizlemeden o sırları açıkla. Babamın askerlerine çalışmalarının karşılığı vardır.
Sonra Haşan ve Hüseyin radiyallâhü anhüma beni arayıp, ulaşılmaz bir nazarla, uykuları gözlerinden aka aka beni yolcu ettiler. Rabb’imin daveti için oruç adadım. Allah Teâlâ için selâmet ve emniyet benimle, her iki yanı keramet olanlarla geceledim.
ile şereflendim, ta ki sabah oldu. Kim TA-HA ulaşmasın. Nebi Muhammed sallallâhü aleyhi ve selem ^'‘^ bastırırken, elindeki sancakla bana bakarak dedi ki:
'j'eâlâ ve Resûlü’nün sevgisini kazanmış, güzellikleri top-• sancağı yarın vereceğim. Ya Ali senin gözlerine Allah f^nŞİfa isteyeceğim.”
‘'Izindan tükürüğünü alıp gözüme sürdü. Gözlerime sandım ki, JiTiuştu. O’nun eliyle hastalık gitti, şifa geldi. Gözüm aydıncı Mübarek ellerini doya doya öptüm, şükrettim. Harp meyda-^en çok silah kullanan, atan, en ileride hareket eden, heybeti alınmayan savaşçı ben oldum.
^esûlullah sallallâbü aleyhi ve selem;
'Ey Ebu Talibin oğlu bize savaşın zaferini getirdin.”
Ez. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz’in j(hatalı görüşü olur mu?
Biz O’nunla aklı bulmuşuz.
Biz onunla kendilerine bidayeti getiren Tevrat’ı terk edenlere hi-gösteren olmuşuz.
Yazıklar olsun o Yahudilere Aslanın darbeleri ile doğruyu göre-
Haykırıyorum; Benim Aslan gibi yakalamama, benimle gelen şid-itli korkuya, vuruşuma, nasıl mâni olabilirler? Kim bile bile bana asıl uırmaya kalkabilir? Elimde kalkanım ve Zülfıkâr’ım ile yakışanları ve darbelerini yıkarım.
Öyle ki savaşın dehşetinden meydandaki cinler bile kaçtı.
0 gün meleklerin yardımı büyüktü. Çünkü bu vuruş kuvvetli Mk, büyük yardım sahibi, Hâşim’in vuruşudur.
Haşiye
Savaş meydanında ateşin yükseldiği anda, semadan bir ses işit-Beşerin seçilmişine ve en hayırlısına, “Bu ses nedir?” dedim. %urdu ki:
“Sabit kadem ol; müjde, zafer şenindir. Allah Teâlanın yardımı ^üzerimizedir. Cibril ve melekler gökte yüksek sesle bize, düşman-ll^'tııza ve Yahudilere karşı Hayber’de yardım için dua ettiler; bu tours estambul !îj%n ses odur.”
^3-Ha'nın ebcedi 14 rakamına eşittir. Onun için 14. yüzyılın Müslümanların le-olacağına işaret eder.
kıyamete yakın Yahudilerle yapılacak savaşla aslan sııngeli ordunun mu--utedir.
Bizler onların açıkça yardımını, tekbirlerini sıkıntı ve savaş zamanlarında gördük. İslâm askerleri onları alçaltarak topladı. Hezimete uğratarak o kaleden çıkarttık. Savaşta Allah Teâlâ’nın izni ile korkuları daha ziyadeleşti.
Kale halkı toplandıkları zaman zannetmişlerdi ki, zenginlik her şeydi. Ben azimle kapının tarafına yöneldim, kapıyı şiddetle kavradığımda kapı yerinden ayrıldı, taşlar yerinden kopmaya başladığında yüzleri kapkara kesildi. Kapının kırılıp ayrılması ile hezimete uğradılar.
“Onların kaleleri bir koruyucu olamadı.” Balığın karnındaki Yusuf îbn-i Metta gibi yalvarır hâlde toplanmışlardı ve medet istiyorlardı.
İsyankâr olanlar bize itaatkâr da olmadılar.
Derin hendeklere doldular; onlara en kolay şey ölmek idi. Allah Teâlâ O’na zafer verdi. Kale ehlini Tubba ve Ad Kavmi gibi ehli kalmaz kıldı. Bize korkudan eminlik ve yumuşaklık ihsan edildi. O’nun fethi TA-HA’nın mucizesidir. Bunun misli, benzeri ve izahatı da yoktur.
Bana, Kenan’dan, Adnan’a gelen Hâdi ve Nebi Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem EBU TURAB®^‘* dedi.
Bir gün Hz. Patıma radiyallâhü anha beni incitmiş idi. Fakat yaptığından da pişman olmuştu. Ben de mescidin bir köşesinde yan üzerime yatmış olarak u)oıdum. Tavandaki topraklar üzerime dökülmüş ve bu hâl üzere iken Rabbime bir yakınlık hâsıl oldu. Arab’ın Efendisi Resûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem geldi ve bendeki bu hâlin aslını, içimin darlığını, bana sıkıntı veren kalbimin üzgünlüğünü gördü.
“Kalkar mısın Ya Ebu Tlırab? Beni buraya getiren sana isabet eden şeydir. Şefkatli ellerini bana uzattı. Büyük rıza ile birbirinize yaklaşın. Patıma radiyallâhü anha seni bekliyor. Sen kırgın olarak evden çıktın çıkalı, kalbi mahzundur.”
Kalbimde bir yumuşama oldu, alelacele emrini tutmak için Yaratılmışların En Şereflisi Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in
872“Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur, Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah Teâlâ’dan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah Teâlâ’nın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.” (Haşr, 2)
873Devletine isyan eden topluluklar ve gruplar hep hezimete uğramıştır. Terörle kurulan bir devletin hiçbir zaman sürekli bir hâkimiyeti olmamıştır.
874Toprağın Babası.