excursiones en estambul ve insan ile din bilgisi23

excursiones en estambul ve insan ile din bilgisi23

 sizlere en güzel bilgileri yazan excursiones en estambul diyokri V.-h4rt kitâblanm okuması lâzımdır, iman kıtablannda, JakbiİRÜer yazılıdır. Fıkh kitâblarmda, beden ile ya-*'k*r yanî- abkâm-ı islâmiyye bilgileri yazılıdır. Türkçe, -l-i İslâm) kitâbmda îmân ve İslâm ve ahkâm bilgileri birük-!,alıdır. Bu kitâb çok kıymetlidir. (Kalb), göğsümüzün sol ta-jindaki et parçası değildir. Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlar-ıda bulunur. Kalb, yürekde bulunan bir kuvvetdir. Görülmez, spulde bulunan elektrik ceryânı gibidir. Buna, gönül diyoruz, önül. insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki jiün a’zâ, kalbin emrindedir. His uzvlarımızm duydukları bütün llşiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak, insanm kaildedir. İ’tikâd eden, ya’nî îmân eden ve kâfir olan, kalbdir. Kal-ıiemiz olan, ahkâm-ı islâmiyyeye uyar. Kalbi kötü olan, ahkâm-ı I âmiyyeden kaçar. Güzel, iyi ahlâkın ve kötü huylarm yeri kalb-|i Mlahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için
jonderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Devletine, milleti-jdeU olur. Dünyâda, râhat, huzûr içinde yaşarlar. Âhiretde de, jöedı sonsuz se’âdete kavuşurlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâbla-M okuyup, öğrenip de, öğretmeğe çalışan ana, baba, evlâdı için üyı^ ni metdir. Böyle olan mu’allim, talebesi için büyük ni’met-Böyle olankitâblar,mecmû’a ve gazeteler, okuyucuları için bü-metdir. Böyle olan, radyo, televizyon ve internet, bütün mil-et için büyük ni’metdir. Etiketi, mevkı’i ne olursa olsun, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblannı okumamış, okusa da anlıyamanuş olan I bir câhil, ahmak kimsenin, islâmiyyet hakkmda, boş kafasından çı-W sözleri, yazılan, hiç kıymetsizdir. Mechûle taş atmak gibidir, islâmiyyete ve bütün insanlara zararlıdır. Ehl-i sünnet âlimlerinden sonra, ba’zı câhiller, sapıklar ve bunlann arasına kanşan yehû-düer, İngiliz câsûslan, yunan felesoflannın fikrlerini ve kendi ze-Diânlarmdaki fen bilgilerini ve kendi sapık ve hâin düşüncelerini kanşdırarak, bozuk din kitâblan yazdılar. İslâm dininde, böylece Vetmişiki bozuk (Bid’at) fırkası meydâna geldi. Bunlann Çoğu zekânla gayb oldu. Yalmz, (Şrî) fırkası kaldı. Şırndı, »slarnı^etı bıl-idnid g y dünyâya, Ehl-i sünnetuı doğru kıtablan ile,
^ islâmiyy’eti içe^rden yıkmak için, ingilizlerin 1150 hicrî ve senesinde! Süûdî Arabistanda kurdukları (vehhabî) 1737 vayılmakdadır. Mezhebsiz bir din adamı olan
eylesin! Kıyâmet yaklaşdı. Küfr, bid’at ve günâh zulmetleri her ta rafı kapladı. Herkes, bu zulmetlerin fırtınalarına yakalanıyor. Böyle bir zemânda, bir sünneti ortaya çıkaracak, bid’atlan yok edecek bir kahraman arıyoruz. Peygamberimizin sünnetlerinin ışıklan olmadan, doğru yol bulunamaz. Resûlullaha tâbi’ olmadan, kurtuluş olamaz. Tesavvuf yolunda ilerleyerek, Allahü teâlânm sevgisine kavuşmak için, Allahü teâlânm Habibine tâbi’ olmak lâzımdır (Allahü teâlâyı seviyorsanız, bana tâbP olunuz! Allahü teâlâ, bana tâbi’ olanlan sever) meâlindeki, ÂI-i İmrân sûresinin otuzbirinc âyet-i kerîmesi, bu sözümüzün şâhididir. İnsânm se’âdete kavuş ması için,âdetlerinde, ibâdetlerinde, kısacası her işinde din ve dün yâ büyüklerinin reisine benzemesi lâzımdır. Bu dünyâda, herkesin sevdiğine benzeyenleri çok sevdiğini görüyoruz. Sevgilinin sevdik leri sevilir. Düşmanlan sevilmez. Beden ile ve kalb ile erişilebile cek bütün kemâller, yüksek dereceler, Resûlullahı sevmeğe bağü dır. însânm kemâli, bu terâzî ile ölçülür. Bunun için, tâ’atlann. ibâ deÛerin en kıymetlisi, Allahü teâlânm Evliyâsım, Dostlannı sev mek ve Düşmanlanm sevmemekdir. Çünki, Allahü teâlâyı sevme nin en büyük alâmeti budur. Dostun sevdiklerini sevmek, düşman lannı sevmemek, insanda kendiliğinden hâsıl olur. Seven kimse bu husûsda deli gibidir. (Bir kimseye deli denilmedikçe, ûnânı kâ mil olmaz) buyuruldu. Böyle olmıyan kimsenin muhabbetden na sîbi olmaz. Bu işde, (Uzak olmadıkça, yakınlık olamaz) sözüne uy mak lâzımdır. Bir taLm câhiller, hazret-i Alîyi sevenin, Eshâb-ı ki râmm büyüklerini sevmemesi lâzımdır diyorlar. Bu sözleri doğru değildir. Çünki, birini sevenin, onun düşmanlanm sevmemesi lâ zımdır. Dostlarmı değil. Allahü teâlâ, Feth sûresinin yirmidoku zuncu âyetinde, Eshâb-ı kirâm için, meâlen, (Birbirlerine çok mer hametlidirler) buyurdu. Birbirlerine (rahîm) olduklannı bildirdi. Bu âyet-i kerîme, Eshâb-ı kirâmın, birbirlerine çok ve devâmh merhametli olduklarını gösteriyor. Merhamete uymıyan, buğz. kin, hased ve adâvetin, aralarında hiç bulunmadığını haber veriyor. Hadîs-i şerîfde, (Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekrdir) buyuruldu. Merhameti en çok olanın, bu ümmete kin ve adâvet etmesi hiç düşünülebilir mi?
Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma (Benim için, bir amel yapdın mı?) dedi. Yâ Rabbîî Senin için nemâz kıldım. Oruç tutdum Zekât verdim. İsmini zikr etdim dedi. Allahü teâlâ. tNpmâ»»
I Davet edilen ziyafete gitmek sünnetdir. Fekat, bunun şartlan jiidır. Meselâ, ta’âm riya ve ştihret için olmamalı. Halâl mâldan ■jalı Lehv [çalgı] ve lu’b [oyun, kadın] bulunmamalı ve da’vet hûma şâmil olmamalıdır. Bu şartlara uygun olan da’vete, sünnet Juğunu düşünerek gitmeli, karın doyurmağı ve başka şeyleri dü-inmemelidir. Süfyân-ı Sevrî*" buyuruyor ki, (Bir kimse, Allah n-^ıi(^,niyyet etmeden yemeğe da’vet ederse, buna bir günâh yapı. Nıyyet etmeden gidene, iki günâh yazılır). Şartlardan biri ■oksan olan ziyâfete gitmek sünnet değildir.
1%. Avâm tevhidi ve Havâs tevhîdi. Avâm tevhidi, câhü müsli-: ®ânlarm tevhididir. Avâm tevhîdi, (Lâ ilahe illallah) demek ve bu-j ûun ma’nâsmı bilip, inanmakdır. Kâfirlerin bâtıl, bozuk ma’bûdla-nnı red etmek, bu bozuk tanrılarda ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmamakdır. Birşeyde ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmak. Onu tanrı yapmak olur. Hiçbir insana tanrı dememelidir. [Ülûhiy-yet sıfatı Allahü teâlâya mahsûs olan sıfatlar demekdir.] Yalnız Mlahü teâlânm ma’bûd olduğuna inanmalıdır. excursiones en estambul Avâm böyle îmân ederken, ba’zı mahVûklan da, eok severler ve nefsn emmareleri, Allahü teâlây. inkâr etmekde Ona karş. gelmekded.r^ Havas ya m ^fler de böyle îmân etmekle beraber, ayrıca ıkı derecelen de
Birinci derecede, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi sev Kalbleri, Ondan başka hiçbirşeyi görmez ve bilmez Ya’nî^^S' uyanık olan kimse, bu fikre devâm edince ve çalgı, oyungibi „ î’ se hoş gelen ve Allahü teâlâyı devâmlı düşünmeğe, ya’nî Ona te-veccüh etmeğe mâni’ olan şeylerden uzaklaşınca ve Allahü teâlâ ona ezelde inâyet, ihsân etmiş ise, ilmin te’sîri yavaş yavaş kalbini kaplar. Kalbi, Allahü teâlâyı, devâmlı yâd etmeğe başlar, Zâhiri-nin, ya’nî aklının ve his organlarının, dünyâ işleri ile meşgûl olması, kalbine te’sîr etmez. Zâhiri gâfil de olsa, hâzır da olsa, uyanık da olsa, uykuda da olsa, kalbi, hep Onu yâd eder. Yalnız iken de, herkesin yanında iken de, hep huzûr-ı İlâhîdedir. Beyt:
Bedenim, aklım, pazardadır. Kalbim, hep Allahım iledir.
Kalb, hep huzûr ile, cem’ıyyet ile olunca, mâ-sivâ ya’mmahlûk-larm sevgisi, kalbden yavaş yavaş gider. Herşeyi unutmağa başlar, Öyle olur ki, istese ve uğraşsa da, hiçbirşeyi hâtırhyam^. Herkesin sevinmesi, herkesin üzülmesi ona te’sîr etmez. Bu hâle (Fenayı kalb) denir ki, vilâyet mertebelerinm evvelidir. Bu mertebede bâtın, ya’nî kalb, devâmlı huzûrda ve mâ-sivâyı tam unutmuş ise de, nefs hâzır olup, herşeyi bilmekde ve Allahü teâlâya isyâm devâm etmekdedir.
İkinci derecede, Havâsm nefsi, kencüni ve herşeyi unutmağa başlar. Arzûlan ve kalbe emrleri azalır. Öyle olur ki, kendine ben [ene] diyemez olur. Bu zemân. Arifin n^ı ve nişânı kalmaz. Hu-zûru, şimdi kendine olur. Bu sözümüz, Arif, Hak olur. Mahü teâlâ ile birleşir demek değildir. Hallâc-ı MensûrımriJ (Enel-Hak=Ben Rabbimle birleşdim) sözü, bu makâma vâsıl olmadar öncedir. Çünki, bu makâmda, nefs ene diyemez. (Sübhânî=Beı mahlûklardan değilim) sözü de böyledir. Bu hâle, (Fenâ-yı nefs denir. Kalbin fenâsmda, kalb aynasında, mâ-sivânm sûretleri, ha yâlleri yok olur. Enfüsdeki [insandaki] ve âfâkdaki mevcûdlanı nakşlan yok olur. (Tecellî-yi ef âl) hâsıl olur. İkinci fenâda, (Tecel lî-yi sıfât) hâsıl olarak, nefsin ilm-i hudûrîsi yok olup. Arif kendir unutur. Seyr ve sülük denilen yolculuğun sonu budur.
Dostun Rrâkı, az sürse de az değildir, Gözde bir kılın bulunması, çok ağır gelir!
excursiones en estambul sundu..