excursíones en estambul ve allah bilgilerim66
yine bugün aksam oldu ve ben halne bilgisayar basında yazıyorum excursíones en estambul dediki “Genç arkadaş (Yuşa’) Musa'ya şöyle dedi:(îördün mü? Kaya-ya sığındığımız vakit, doğrusu ben balığı unutmuştum. Onu hatırlamamı muhakkak şeytan buna unutturdu’’ (444).Yusuf (aleyhissclâm)'ın kıssasında vûnd olan:
“Bir de Yusuf, idamdan kurtulacağını bildiği bu iki kişiden birine şöyle dedi: “— (Zulme uğradığımı) efendinin yanında beni anarak söyle”. Fakat şeytan efendisine (bunu) anmayı, delikanlıya unutturdu da, Yusuf birçok sene zindanda kaldı” (445)
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vc scllcm)'ın (bir vadide bulunduklarında Bilâl Habeşi'ye sabah namazına geç kalmamaları hususunda emir verdiği halde) uyuyakalıp namaza kalkamadığı zaman:
“Bu öyle bir vadidir ki, burada şeytan vardır.” (446) buyurdu
Yine Musa (aleyhisselâm)'ın, kiptinin göğsüne vurarak yere düşürüp öldürdüğü zaman söylediği şu:
“...Bunun üzerine Musa ona bir yumruk atıp onu öldürdü. Musa de-di ki: “— Bu şeytanın işindendir...” (447) sözünün mânâsı nedir?
Cevap Bu söz, bunların tümünde, Arapların bir şahsın kötülüğünü veyahut kötü işini vasfettikleri zaman, şeyun ve şeytanın ışı gibi hususlarla devamlı olarak vasfettikleri yerde varid olur. Nitekim Allahü Teâlâ buyuruyor:
“Meyveler, (çirkin) şeytanın başlan gibidir” (448).
Tıpkı Peygamber (aleyhisselâm)'\n namaz kılan kimsenin önünden geçen kimse hakkında;
“Onunla savaşın. Çünkü O şeytandır.” (449) buyurduğu gibi.
(4+1) Kfhf Sûresi, âyci: 63. (445) Yusuf Sûresi, â.vel: 42
(446)/num Buhari, Sahih. 61 KılabıJ'l-Mcnakıb, 2.5 Babu Alânuirn-Nübüvvelt rri-lsUtn'da İmam b. Huayn (r a ydan İmam Müslim. Sahih 5 Kıliibiı'l-Mcsacıdı ve Mevazu's-Salili: 5.5 Bıbu Kaui's-Sıün'l-Failcii ve Isiihbabı inciyle ku/nıha'da 312 (682) No.lu ıneinı lııınııı h Hııs.ıyn (ra l'dan 309 |6)0). 3I0(.. ) No lu mclinlerı 311 (681) No lu mclni Bhu Kainde den (ohrıç elmıjlerdır F.hu OavuJ, Haen KıUbü's-SaUl. Babu Men Name an Salalın vc Nesıyeha'da Ehu Hureyre'den İmanı Sesai. .Sû-Kn Kıiahu'l-Mevakıyı, Keyfe yuk za'l-Faiıü mıne's-SatSu'de.
(447)Kasos Sûresi, âyci: I. (448) Safl.il Sûresi, âyel: 65
(444)/mam Buhart, Sahih. 8. Kılabil s-Saltl, 100. Babun Yeruddû'l-Musalli inen merre beyne ye-\e)hi’6t EbuSaldı‘l-Hudri(r a.)'dan İmam Müslim, Sahih 4 Kıtabd's-Salâlı 48 Babu Men'i'l Marn leyne Yedevi’l-Musallî’dc 258 (505), 259 (. .) No lu metinleri ayın r.ividcn lahrıc clııııylır. Ehu Paul, Sünen Kitabû's-Salilı, Babu Ma Yûmeni'l-Musalli en yedree anı'l-Memern beyne yedeyhı’de Ebu ııdı'l
Yuşa' (alcyhissclâm)'\n sözüne gelince, ona cevap vermemiz gerekmej Çünkü o sözü söylediği zaman, Musa (alcyhissdâm) ile beraber kcndisjı^ peygamberlik gelmemişli. Allahü Tcâlâ buyuruyor ki:
‘‘Bir vakit Musa, hizmetinde bulunan getıeinc ^oyle demişti
denizin birleştiği yere (boğaza) varıncaya kadar (Hızır (aleyhisselân))^ kavuşmak için) gideceğim, (yahul) senelerce gideceğim" (450), Yuşa' (aleyhissclâm)’a peygamberlik, Musa (aleyhissclâm)'\n inıhalindtn sonra geldiği rivayet edilir. Musa (aleyhisselâm) da bu sözü, kendisinepç^, gamberlik gelmeden önce söylemiştir. Bu hususa delâlet edecek âyetler vardî Yusuf (aleyhisselâm)'m kıssasına gelince, onunda kendisine peygamberlik gelmeden önce vaki olduğu rivayet edilir.
Müfessirlerin, “Fakat şeytan, eFendisine anmayı delikanlıya unuttur, du." merdindeki âyet hakkında iki görüşleri vardır:
1—Şeytanın efendisine anmayı unutturduğu kim.se, zindandaki iki arkadaşından biridir. “Rab" kelimesinden kasdcdilcn ise Melik’tir. Yanı.şe> tan gence Yusuf (aleyhisselâm'm durumunu Melik'e söylemeyiunutiurdı
2—Şeytanın bu gibi işinde, Yusuf (aleyhisselâm) ile Yuşa' (aleyhisselinı)'i vesvese ile musallat olduğu anlamı yoktur. O şeytanın işi. onlarıbaşluiş Icrlc meşgul etmesi ve kendi işlerinden şeytanın unutturmasıyla unuttuklarını hatırlamaktır.
Peygamber (aleyhıssclâm) ’ın;
“Gerçekten bu öyle bir vadidir ki, onda şeytan vardır."
Bu sözde şeytanın Peygamber (aleyhısselâm)'a vesvese verip musallat olduğunu ifade edecek hiçbir mânâ yoktur. Fakat, eğer hadîsin zihin bunu gerektiriyorsa. Peygamber (aleyhisselâm), şeytanın bu işini:
“Gerçekten şeytan Bilâl (radıyallahu anh)'e gelip, onu çocuğu <ıuslu^l^ ğu gibi susturmaya devam elti, la ki Bilâl uyudu", soz.ü ile açıklanmışta
O vadide şeytanın musallat olduğu kimse, insanları sabah namazınau)u-dırmakJa görevli olan Bilâl (radıyallahu anh)’dır. Bu mânâ eğer;
“Bu öyle bir vadidir ki, bundu şeytan vardır” (451).
Uykuya dalıp namaza kalkamamaya sebep olduğunu kabul edersekdotnı olur. Eğer aynı sözü vadiden göçüp gitmeye sebep ve namazın terkedıln*-sine illet olarak kabul edersek, o z.aman bu Zeyd b. Eşlem (radıyallahuıntılo rivayet ettiği hadîsin anlamına bir delil olur. Bu hususta ona itiraz edıliKJ Çünkü durum açıklanmış ve müşküller hallolmuştur
(•15ü) Kfhl Sûıcsi. .lyci: 60.
(451) İmam Beybakf nin Malik an Zeyd h listem unki ile lahriç ettiğim İntanı %ûn. 75’dc knydcimişlir.
PEYGAMBER (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN SÖZLERİNE GELİNCE; DOĞRU OLAN MUCİZE İLE, PEK AÇIK OLAN DELİLLER, O’NUN SÖZÜNDE SADIK OLDUĞUNA DELÂLET EDİYOR
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'\n tebliğ buyurduğu hususlarda, kasdi veya hata olarak, veya herhangi bir sebepten dolayı söylediğinin mahiyetine muhalif haber vermesinden masum olduğuna dair icma-ı ümmet vâki olmuştur. Tebliğ ettiği hususlarda vermiş olduğu sözden cayması ise (akJen ve naklen) mümkün değildir. Çünkü Allahü Tcâlâ’nm “Kulum dediğinde sadıktır’’ sözü yerme kaim olan ve bütün bilginlerin ve mezheblerin kabul ettiği mucize delili buna delâlet eder. Ama vermiş olduğu sözden hata olarak vazgeçmesi, adı geçen mucize deliliyle Ehu Hamid el-lsTıram ve onun sözünü benimseyenler nezdınde, bu hususta nas varid olup icma-ı ümmet olduğu ve peygamberin masum olması bakımından yine mümkün değildir. Kadı Ebu ^kr el-Bakillanî'nm ve onun görüşünü benimseyenlerin dedikleri gibi sırf mucizenin böyle iktiza etmesinden değildir. Çünkü bunlar arasında mucize delilinin iktiza ettiği husus hakkında ihtilâf vuku bulmuştur. Bu hususta sözü uzatmayalım ki, kitabın esas gayesinden dışarı çıkmış olu-mz. Biz Peygamber (saJIallahu aleyhi ve sellem)'\n amden olsun, kasden olsun, öfkeli iken, öfkesiz iken, Rabbisinin kendisine vahyettiği ve kendisine bildirilen hususun bildirilmesinde, şeriatı tebliğ etmede kı. söylediği sözden N-azgeçmesinin caiz olmadığına dair vaki olan icma-ı ümmete itimad ederiz. Peygamber (aleyhisselâm)’ın hasta iken, hasta değilken söylediği sözler de böyledir.
Abdullah b. Amr b. As (radıyallahu anhüma)'n\n hadisinde şöyle vârid olmuştur: Abdullah (radıyallahu anh) diyor ki:
—Ya Resûlallah! Senden her işittiğimi yazayım mı? dedim. Peygamber (aleyhisselâm):
—Evet, benden her işittiğini yaz, buyurdu.
—Öfkeli iken, öfk&siz iken (her iki halinde de yazayım mı?)
—Evet (yaz). Çünkü ben konuştuğumda hak olandan başka bir şey söylemem (452).
Mucize delili hakkında açıklama yaparken işaret ettiğimiz hususlara işaret ederek deriz ki; Mucize Peygamber (aleyhisselâm) \n peygamberlik da-'asında sâdık olduğunu ve O’nun haklan başka bir şey söylemediğine vc Allalı'lan ancak doğruyu tebliğ elliğine delil olarak hulıınduğuna gore, mucize. Allahü Teâlâ’tım, Peygamber (alcyhissclâm)'a:
W2)lııwıı Alımcd b. Hmıhd (r.h.) Mumicü'iiuIl' Hâkim Lscr’ııulc i.iIhm. elliğim /m.ım .Sııuiıı (r.lı.) Utnahıl. 73'de kayJcimışlir.
“Benden zikrettiğin hususta sadıksın. Peygamber (aleyhissdâm)’ın da;
sözünün yerine kaim
“Ben Allah’ın size gönderdiği peygamberim. Beni Allah, nı tebliğ etmem ve size indirilen âyetleri avıklamam için gönder^*
Allahü Tcâlâ’nm Peygamber (uleyhisselâm) hakkında;
— O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor. Kur’ân sade bir valıi;| ancak vahiy olunur'' (453), (453a).
“Ey insanlar! Gerçekten size, İslâm dini ile peygamber geldi. Hıb, nızda hayır olmak için hemen ona iman edin” (454),
“...Peygamber size (ganimetten) ne verdi ise, onu alın; (vetmiıkr» tutun) Size neyi yasak elti ise, onu da almayın.” (455) buyurdu.
Peygamber (aleyhisselâm)'dan, kendisine bildirilen haberin hılâfıtauj] söylemesi, ne suretle olursa olsun asla câiz değildir.
Peygamber (aleyhissdâm)’ın bu hususta hala etmesine, sehven bir jej içmesine cevaz verirsek. Peygamberin dışında olanları bizim içinajındi mez. Hak ile bâtıl birbirine karışır. Mucize ise Peygamber(sieyiiiiscJi: | tümü ile hiçbir noktada hususiyet ifade etmeksizin tasdik eder. Delılk! mından olsun, icma-ı ümmet bakımından olsun, bunlann tümündePcjpt' ber (sallallahu aleyhi ve sellem)'\ tasdik etmek
BURADA BAZI DİN ALEYHİNDE KONUŞAN BÖLÜM
DİN ALEYHİNDE KONUŞAN BAZI MÜLHİDLERDEN VARİT OLAN SORULAR
Sorulardan biri:
Rivayet ediliyor ki: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), En-Necm sûresini okuyup:
"Bize haber verin, (pullardan tapındığınız) Lât ve Uz/Ji’yı...Diğer üçüncü olan Menafi... (bunların ne kudreti vardır...)” (456-457), mealindeki âyet-i kerimeyi okuduğunda;
"Onlar havada uçan turna kuşlarıdır. Onlann şefaati muhakkak umud edilir”. Umud edilir yerine ‘‘Şefaatleri kabul olunur” diye varid olmuştur.
Bir rivayette ise;
"Onların şefaati umulur. Onlar yüce turna kuşlariyle beraberdir.”
Diğer bir rivayette ise;
"Onlar yüce turna kuşlarıdır. Onların şefaatleri ümit edilir” diye nakledilmiştir.
Böyle buyuran Peygamber (aleyhisselâm) sûreyi, okumasını bitirdiğinde secde etti. Onunla birlikte, Müslümanlar ve ilâhlarını medhettiğini işittiklerinden kâfirler de secde ettiler.
İkinci sorulan:
Rivayet edilir ki; bunları Peygamber (aleyhisselâm)'a söylettiren şeytaiKİır. Peygamber (saJIallahu aleyhi ve sellem) kendisi ile kavmini birbirine yaklaştıracak bir şeyin nâzil olmasını temenni etmiştir. Bir rivayette ise, kendisi ile kavminin arasını açacak olan, bir şeyin nâzil olmamasını temenni etti diye varid olmuştur. Rivayet eden de bu kıssayı zikretmiştir. Cebrail (aley-hisselâm)’ın mahzun ve müteessir olması ve bunun üzerine Allahü Tcâlâ’-nın;
"(Ey Resûlüm!) biz senden evvel hiçbir Resûl ve hiçbir Nebi göndermedik ki, o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın” (458).
1*56) Ibn Cehr Tefsir‘inde. Ihnü'l-Mûnrir ve Ehu Httcm Saidb. Cübeyr'den rivayeti lahnç elmijler-iu Rıvıyel mürscldır /manı Sûyûıi, Meıuhıl .Shf 76'da 'İnnehu Karcr bi’n-Necmı ve Hûvc bı Mckkeıe" KÜınde bir rivayclı kaydeımişlir Bak Buhari. Sahih, Kiubü Tefsırri-KurTn Sûrcıü'n-Necın" de Bab. letdc lyeli
Bu âyeti Ccnab-ı Hak, Peygamber ('aycy/j/ssc/âm/ı teselli etmek içıoj^, derdiği ve Allahü Tcâlû'nın;
“Az kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bizeifliraj^ sin diye, fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edinecekltrıjj (459), âyel-i edilesi de (sorulan soruların meyanında zikredildi). Cevap:
Bu (En-Necm sûresi hakkında varid olan) hadîs-i şerifin getirdiği kûlâtı hal etmek için iki yönden bahsedeceğiz:
Birincisi: Hadîs-i şerifin naklini zayıflatmak, (hadîs olmadığınıilnnij dîsin usûlü ile göstermek istiyoruz.)
İkincisi: Hadîs olduğunu kabullendiğim zaman söylenecek söz: Birincisine gelince: cevap vermekle, şu söz kâfidir ki, bu hadîs-ijcni sahih olan kitablann sahihlerinin hiçbiri tarafından tahric edilmemiştir )a dişine itimad edilen hiçbir râvi de, bu hadîs-i şerifi muttasıl vcsalmkı scnedle rivayet etmemiştir. Ancak bu ve bunun gibisini, zayıf sözlerkt mad eden müfessirlerlc, doğru olup olmadığını tahkik etmeden her ısiıuğrs nakleden tarihçiler benimserler. Kadı Bekr b. cl-Alâ şu sözünde gerçtğu kadar açık dile getirmiştir:
İnsanlar bazı heva ve heveslerine düşkün olan ve kendi isteklerineföf: i tefsir edenlerden bir kısmının ortaya attıkları görüşlerle imtihan olundulr j Bu (En-Necm sûresi) hakkında varid olan hadîs ile, râvinin birbirlennem mamasına rağmen dinsizler çok ilgilendiler. Bu hadîs hakkında söyledfc şöyle sıralanabilir:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sûreyi namazda okudu,
Bu sûre nazil olduğu zaman Onu. kavminin toplantı yerinde okudıt Peygamber (aleyhisselâm) bunu okurken kendisi uyukluyordu, Peygamber (aleyhisselâm) bu sözleri hatırladı da onları sehvensöyk bildi.
Peygamber (aleyhisselâm) Cebrail'e sûreyi tekrar okuduğunda.Ceiifiî “Ben sana böyle okutmadım" dedi.
Şeytan onlara. Peygamber (aleyhısselâm)'m sûreyi okuduğunu bildri Peygamber (aleyhisselâm) şeytanın iğva ettiği yere geldiği zaman “Allah'a yemin ederim ki, böyle nâzil olmamıştır" buyurdu Daha bunlardan başka, kendileri hakkında ihtilaf vukubulan râvilerinsnıir gibi müfessirlerden bu kıssayı nakledenlerden hiçbiri, muttasıl K senedle rivayet etmemişlerdir. Hadîsi merfu olarak da nakletmemısuı Hr dîsin nakledildiği yolun çoğu zayıftır. İnkâr edilmeye şayandır. Buhıâe rivayetinde merfu olan (pek azdır). Ancak merfu olarak vâridolanmışı ^u’be’nin, Ebu Bişr, Said b. Cübeyr ve İbn Abbas (radıyallahu ânhûmflı olan rivayetidir. — Râvi hadîs hakkında zannedersem diyerek, hadisinle dişinde şüphe etmiştir—. Peygamber (aleyhisselâm) Mekke’de idi,dei'' kıssayı zikretti.
(459) İsra Sûresi, âyet; 73.