estambul tours ve islam savasları44

estambul tours ve islam savasları44

 estambul tours evet arkadaslar en güzel bilgileri yazan estambul tours diyorki Beni aşırı seven fırka bende olmayan bir sıfatı bana yakış, tırıp “Ali ilâhtır!” diyerek helâk olacaklar. Diğeri ise bana iftira edip kâfirliğimi iddia edecek ve bu sebeple helâk olacaklar. Dikkat edin ben Peygamber değilim bana vahiy de gelmiyor fakat ben Allah’ın kitabını ve Resûlullah’m sünnetini iyi biliyorum. Gücümün yettiğince size Allah’a itaati emrediyorum. Bu durumda sevdiğiniz ve sevmediğiniz hususlarda bana itaat etmeniz haktır. Ben veya başkası Allah’a karşı size isyanı emrederse Allah’a isyan hususunda hiçbir kula itaat edilmez.”
Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ahir zamanda ehl-i beyti sevme yolunu benimseyecek bir kavim olacak, onların bir lâkabı vardır; onlara Rafızî denir.

Müsned’de yer alan diğer bir hadiste ise Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ahir zamanda bir kavim çıkacak, onlara Rafıziler denir. estambul tours Onlar İslâm’dan ayrılacaklar.”
Hz. Ali’yi aşırı derecede sevenlere Rafıziler, diğer ismiyle “Gulat-ı Şia” yani Şia’nın Hz. Ali’ye ilâhhk veya peygamberlik yakıştıran kollarıdır. Ona düşmanlıkta aşırı giderek kâfir olduğunu ileri sürenler de helâk olacaktır.
B. Zaman Hazretleri “Eğer denilse ehl-i beyte sevgi beslemeyi Kur’ân-ı Kerim emrediyor. Hz peygamber teşvik etmiş, o sevgi, Şia-1ar için belki bir özür teşkil eder. Çünkü sevgi ehli de bir derece se-kir ehli gibidir (manen sarhoşluk). Niçin Şialar özellikle Rafıziler o sevgiden istifade etmiyorlar? Kaldı ki Peygamber’in işaratıyla o sevgiye mahkûmdurlar.
El cevap: Sevgi iki kısımdır:
Mânâ-i harfiyle, (Kendi başına bir mânâ ifade etmeyen) yani Hz. Ali, Hz. Haşan, Hz. Hüseyin (r.a.) ve ehl-i beyti Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hesabına Cenab-ı Hak adına sevmektir. Bu sevgi Resûl-i Ekrem’in sevgisini daha da güçlendirir. Cenab-ı Hakk’ın sevgisine vesile olur. Şu sevgi meşrudur. Aşırısı zarar vermez, başkalarına tecavüze sebep olmaz, başkalarını kötülemeyi ve onlara düşmanlık
(ânâ-i ismiyle, sevgi beslemektir. Yani bizzat onları sever. Hz. jjnber’i (s.a.v.) biç düşünmeden Hz. Ali’nin kahramanlıklarım,
ıiel bir insan oluşunu ve Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin’in yük-
j,{aziidlerini düşünüp sever. Hatta Allah’ı bilmese, Peygamber’i ^jiinasadayine onları sever. Bu sevgi Allah’ı ve Resûlü’nü sevmeye olmaz. Hem aşırı gidildiğinde başkalarını kötülemeye ve on-düşmanlık beslemeye yol açar. İşte Peygamber’in işaretiyle Hz. lyefazla sevgi beslemelerinden Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’den yüz ^^ürmişler, zarara girmişler; o istenmeyen sevgi ziyan sebebidir.®^®
Burada bir konuya da kısaca açıklık getirelim. Hz. Hüseyin’in |,a.]Kerbelâ’da şehit edilmesi nedeniyle her yıl yapılan törenlerde jîîcirlerle insanların kendilerini döverek kan revan içinde bırakma-toüaramdır.
Zira ölen birinin arkasından dövünmeyi, ağıt yakmayı, bağırıp tağırmayı dinimiz yasaklamıştır. Çünkü dinimiz ifrada karşıdır. Her meselede büküm dengeli konulmuş yani orta yol emir veya tavsiye tdilmiştir. Ölünün ardından üzülmek, gözyaşı dökmek insanın yaradılışında vardır. Hüzünlenmemek, ağlamamak, gözyaşı dökmemek insanın yaradılışına terstir. Ancak kadere inanan, ölüme inanan, ahirete inanan insanların hangi şart ve mahiyette olursa olsun ölen birinin arkasından kendisini zincirlerle dövmesi kişinin kendi kendine zulmetmesi anlamına gelir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.), oğlu İbrahim’in vefatında sessiz ve Rahmani olarak ağlaması üze-nneHz. Ebubekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) kendisine “Sen iki cihanda Allah’ın hakkına ve yüceliğine en çok riayet edensin!” deyince Al-lidıResûlü, “Göz yaşarır kalp mahzunlaşır. Biz Rabbimizin ^azı olmadığı bir sözü söylemeyiz. Eğer ölüm başa gelmesi kesin bir gerçek olmasaydı ve geride kalanlar da öncekilerin peşinden gitmeseydi Ey İbrahim şimdikinden daha üzülecektik” buyurdu.
Peygamber efendimiz (s.a.v), bu sözleriyle ölünün arkasından Allah’ın razı olmayacağı uygunsuz sözler ve hareketler yapmamak '^ere ağlanabileceğine dikkat çekmektedir.
Yinp RARniıüiah diğer bir cenazeden sonra Hz. Ömer’e şöyle bu-
“Şeytan ağlamasını size yasaklarım! Eğer ağlamak den ve kalpten gelirse o Allah’ın rahmetinin eseridir. Eğç dilden ve elden (dövünme saç baş yolma vs.) gelirse dilb^ ğırır. El de yaka paça yırtar, bu da şeytandandır.”
Diğer bir Hadis-i Şerifte ise şöyle buyurdu:
“Ölünün ardından feryadı figan edenler ölmeden önce tevbe etmezlerse kıyamet günü katranlı bir elbise ve uyudu bir gömlek giymiş olarak diriltilir.*^^
Bir başka hadis:
“Ölüler için yanaklarını, yüzünü döven, yakalarını yır-tan ve cahiliye âdeti üzere ‘mahvoldum, öldüm, bittim’ diyen kimse bizim sünnetimiz üzere değillerdir.”
Bu hadislerin ışığı altında zincirlerle dövünmenin de ne kadar günah olacağı aşikârdır. Cahiliye âdetlerini yapmamak, sünnete uygun hareket etmek gerekir.
Bu mevzuyu Hasan-ı Basri Hazretleri’nin bir hikâyesiyle bitirelim; Bir gün Hasan-ı Basri Hazretlerine bir kadın gelir, “Ya imam din temizliği nedir, din cevheri nedir, din hâzinesi nedir?” diye sorar. Hasan-ı Basri Hazretleri de “Siz söyleyin, biz dinleyelim!” der. Kadın, “Din temizliği abdesttir, din cevheri Allah’tan korkmak ve hayâ etmektir, estambul tours din kuvveti ise namazdır. Din hâzinesi de ilimdir. Çünki Cenab-ı Hak kulunu methetmiş. Her kimin abdesti olmazsa dini te miz olmaz, her kimin hayâsı olmazsa ve Allah korkusu olmazsa ond dinin cevheri olmaz!” der.
Hasan-ı Basri Hazretleri, kadının söylediklerine hayran olun “Hak söyledin ey kadın!” der ve devam eder:
İmanı 5 türlü temsil ederler, iman 5 katlı kaleye benze Birinci katı altından,
İçimin edebi varsa sünnete yol bulur. Bir kimse adabı gözet-
yaiıi edebi olmazsa sünnete yol bulamaz. Sünneti tutamayan,
^ yol bulamaz, farzı tutamayan da ihlâsı bulamaz. Her kim ver-l ui Allak rızası için verir, sevdiğini Allah rızası için sever, düş-piığını da Allah rızası için yaparsa o kimsenin imanı tamam olur. iJılâkı güzel olanın da imanı kâmil olur. İmanın alâmeti kâfirleri ^ıt oldukları için sevmemektir. Derken bir kez daha ibadetsiz, sün-jjtsiz, faizsiz hiçbir sevginin gerçek sevgi olamayacağını, Allah için jnıayan şeyin riya, yalan, menfaat veya gelenek üzerine olacağını (jje anlatmaktadır.
ÜST KİMLİĞİMİZ İSLÂM KARDEŞLİĞİDİR Aüah Celle Celâluhu, “Hiç şüphe yoktur ki, bütün müminler kar-jîştir.” buyurmuştur.
Bu kardeşliği Allah tesis etmiştir. Allah bütün müminleri kar-feş kılmış ve onları Ümmet-i Muhammed denilen kudsi bir şem-ijnltmda toplamıştır. Irk, renk, coğrafi, dil farklılıkları ümmet ijdiğini bozamaz.
Din ve iman kardeşliği Allah’ın kurduğu bir kardeşliktir, kimse jlağı çözemez. Bu kardeşlik öyle bir manevî nikâhtır ki, onun asla talâkı yoktur. Bir Müslüman, Allah korusun irtidat etmedikçe, yani inden çıkmadıkça, herhangi bir bahane ve sebep ile kardeşlikten tılamaz.
Müslümanlar arasında fikir, meşrep, görüş ayrılıkları olabi-müspet veya menfi ihtilâflar (çeşitlilikler) ve farklılıklar ola-Bunların hiçbiri kardeşliği bozmaz. Bir Müslüman ağır bir ‘^Çişlese ve idam edilse, yine kardeşimizdir ve bizler onun cena-yıkamakla, kefenlemekle, namazım kılıp kabre koymakla '^^ifeliyiz,
0 benim tarikatımdan değil, şu benim gibi düşünmüyor, bunun ^odu benimkine uymuyor diye mümin kardeşini dışlayan, inkâr ona cephe olan, ona düşmanlık eden kişi büyük bir günah, ij,.’Cinayet işlemiş olur. Müslümanlar, aralarındaki iman kardeş-
bıiffünkü eibi zillete ve esarete dü-
kardeşlik hukukunu ve bağını zedelememelidir. Peki, mümini nasıl anlayacağız?
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.”
Bu ayet-i kerimede ifade ediliyor ki: Mü’min erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Yani mü’minin dostu mümindir. ‘Kâfirden dost, domuzdan post olmaz’ demiş atalarımız.
Yani kâfirden dost olmaz sözü, ayet-i kerimelerden özetlenerek alınmış bir cümledir. Domuzdan post olmaz sözü de Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin hadisi şeriflerinden alınmış bir sözdür. Ayet ve hadisler dikkate alınarak, atasözü hâline getirilen bir cümledir.
Mü’minler de iyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtlarım da verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. Burada Mü’minlerin altı vasfı sayılıyor.
1-Mü’minler birbirlerinin dostudur.
2-İyiliği emrederler.
3-Kötülükten alıkoyarlar.
4-Namazı dosdoğru kılarlar.
5-Zekâtlarını verirler.
6-Allah ve Resûlü’ne itaat ederler.
SÜNNİLERİN tHL4 BEYTt OLAN İLGİ Vt StVGİSİ
Îİüerin yazdıkları tarihi olaylar, bilhassa karşıt mezhebe mâl ^leti inançlarla ilgili yazılar yalan, tezvir, tezyif ve kehanetlerle Mut. Şüphesiz ilmin birinci kuralı akıllı insanın duyduğu konu ^nda şüphe estambul tours etmesi, daha sonra araştırıp incelemesidir.
Müslümanların, şüphe duymadan Hak kaynağı olarak kabul et-lıihtap sadece Kur’ân-ı Kerim’dir
M, birçok okuyucu okuduğuna veya sevdiği yazara şimşek hı-îfeinanır. Özellikle kendilerinin ve atalarının ait olmadığı bir top-İüedef alınıp hurafe ve saçmalıklar yazılmışsa okumaktan zevk Hm.
Bazı araştırmacılar, suyun her kaba girip kabın şekil ve rengini iığıgibi ilkesizce, durum ve şartlara göre değişebilmektedirlerl Görünen o ki, yöntemler, hedef ve güdülere göre değişmektedir. Kimi kin ve düşmanlık duyguları ile yalanı, iftira ve aldatıcılığı ^elilke edinerek yazmış, (Muhihbiddin Al Khatib’in ‘El Hutut El Hafnawi’nin ‘Ebu Süfyan’ adlı kitapları gibi. Veya el Naşşar ^aİbn-i Seba gibi), kimi de atalarının inançlarına uymayan her bi Ön yargılı olarak reddederek, aklına ve kalbine hükmeden ge-^Kve soya bağlılıkla yazmıştır.
^mi de hiç inceleme gereği duymadan kâh eski kaynaklardan
yeni yazarlardan gelişigüzel alır veya sezgi ve tahmine dayalı yazar.
tefrit dediğimiz şey de tam burada başlar. Biz Ehl-i
«'ak bu kaynaktan, beslenerek âcizane bu
Hz. Ali’nin (r.a.) Hz. Muhammed’e (s.a.v.) yakınlığı, kahramanlığı, dürüstlüğü, ilim ve irfanı, güzel söz söyleme kabiliyeti gibi meziyetlerinin yanında;
-Adnan ailesinin en şereflisinin amcası oğludur Ali.
-Varlıkların yaratılış sebebinin sırdaşıdır Ali.
-Al-i Aba’nm bağlısına ihsan denizidir Ali.
-Hayâ ve yumuşaklık kaynağıdır Ali.
-Peygamberin damadı, Hz. Ömer’in kayınpederi, Resûlullah’ın amcası olan Ebu Talib’in dördüncü oğlu, Ehl-i Beyt’in birincisidir. Allahü Teâlâ’nm arslanı olan Hz. Ali’yi kim sevmez ki?
-Halifeliği devrinde zuhur eden karmaşalar yüzünden sükûn ve huzur bulamayan,
-Hz. Ebu Bekir’in (r.a.), “Resûlullah’m huzurunda, makam yönünden en üstününe ve yakınlık yönünden en yakınına ve kanaat yönüyle en zenginine bakarak mesrur olmak isteyen, Ali bin Ebi Talib’e baksın!” methine layık,
-Her tehlikeyi göze alarak, O’nun (s.a.v.) yatağına yatan yiğitler yiğidi,
-Bütün gazalarda kahramanlıklar gösteren Şah-ı Merdan ALİ’yi Mürteza,
-Hükümet idaresinde Hazret-i Ömer’in ve Ebubekr-i Sıddık’ın yolunda Adâlet-i Mahzayı savunan,
-Her işin emniyet ve istikamet dairesinde yapılmasına çalışan, halka şefkat gösteren. Her tarafta askerî birer merkez vücuda getiren,
-Hakkında birkaç ayet-i kerime nazil olup, pek çok Hadis-i Şerifle methedilen,
-Ehl-i Sünnet’in gözbebeği, evliyanın reisi, kerametler hâzinesi,
-Adâlet, ilim, cömertlik, merhamet ve diğer yüksek faziletleri kendisinde toplayan, (Peygamber efendimiz Hazret-i Ali’ye cömertlerin sultanı mânâsına sultan-ül-eshiya buyurmuşlardır).
-Halim, selim çok büyük ilim sahibi,
-Buğday benizli, orta boylu, uzun gerdanh, güler yüzlü, iri siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı ve sık sakallı görünüşe sahib olan, ilim ve amel bakımından en yüksek derecede bulunan Hz. Ali’yi kim sevmez ki?
estambul tours yazdı ve sundu..