estambul tours ve islam savasları23
![estambul tours](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXuwBcUFrGdqpPaw59PorJV8T20OLq-ExYz0XZtLVjxC6PciBzWEVVvqeRNkWo0hlmruq7OZeKgkXK9pNopaof00ZYnRZz9bGfEATs6jdcWnrV4E-0T-xr7PixuDkJfH0_v8ZTRVwUJPIf/s320/httpexcursiones-en-estambul-blogspot.com-trr.jpg)
^^I^fma hareket riyakârlıktır. Elbette gerçek Caferileri,
farklı şekillerde tarif edenlere de rastlamaktayız. Bu konuda tüm tariflere en uygun tarifi yapan Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı şöyle diyor.
“Türkiye’de Alevilik, Bektaşi kültür ve edebiyatının ağır bastığı bir İslâmî inanış ve yaşayış biçimiyle Türkmen kültürünün iç içe gir-miş şekli Memalikten doğmuş ve Şamanilik, Hurufilik, Bağınilik,Şi-ilik etkilerini tasavvuf potası içinde eritip yepyeni bir hürriyetle ortaya koymuş bir tarikattır.®^*
Mehmet Kırkıncı hoca da Aleviliği iki gruba ayırır: a- Hasbi ve samimi taraftarlar b- Siyasî taraftarlar
Birincisi Hz. Ali’ye Allah için muhabbettir. Saf, net ve durudur, Kaynağı salabet ve hamiyet-i diniyedir. Bu hasbi taraftarlar, Hz. Ali’ye iki nokta-i nazardan teveccüh göstermişlerdir.
Hz. Ali’nin yüksek kemâlatı ve üstün meziyetleridir. Onun fazilet ve kemâlatı takva ve ubudiyeti müminlerin kalp ve dimağlarında muhabbet ve takdire inkılâp etmiştir.
İkincisi, Hz. Ali’nin (r.a.) ehlibeyt silsilesinin mümessili olmasıdır. Müslümanlar o silsilenin başı olan Hz. Ali’ye samimi bir muhabbet ve derin bir saygı göstermektedirler. Bu iki cihetten kaynaklanan muhabbet Kur’ân ve sünnet çizgisine uygundur. Dine gölge değil vesile olmaktadır. Meşrudur, makuldür. Fıtrî, hasbi ve samimidir.
Aslında bir Müslümanın veya tarikatın Hz. Ali muhabbetini meslek ve meşrebine esas almasının dinen hiç bir mahsuru yoktur. Diğer sahabelere tecavüz etmeden, Kur’ân ve sünnet ışığında namazını kılmak, orucunu tutmak ve diğer mükellefiyetlerini yerine getirmek kaydıyla Hz. Ali ve ehlibeyte muhabbeti şiar edinmenin hiçbir mahsuru yoktur. Gerçek şu ki, kitap ve sünneti bilen ve gereği gibi yaşayan hakiki bir Alevi ancak Allahu Teâlâ’yı mabud olarak tanır. Kendisini İslâmiyet’in bir ferdi bilir, peygamberimizi en son peygamber, K. Kerim’i de en son semavi kitap olarak kabul eder.®^^
Bize göre de bu yolu izleyen, Hz. Ömer’e (r.a.) ve diğer sahabelere düşmanlık beslemeyen, şeair kabul eden, ahkam-ı Kur’ân üzerinde tahripkâr şeyler söylemeyen, bid’alara dalmayan, ibadeti sünnet çizgisinden çıkarıp başka şekle sokmayan kim olursa olsun gerçek Alevi sayılır.
mamın y'olnndan kofyaı-may'a çalışmaktadır. Oysa her fij^rin ana kay^naklarından öğrenilebilir. Ama maa
mı öğreneceJr kay^naklar kısıntılı olnp, asıl kaynakların bir bölümü de henüz TUrkçeye çevrilmemiş ya da gizlenmiştir. ‘'“'b. Zaman JFlazretleri’nin eserlerindeki, konuya ışık tutan noktalan /lA'ikkonusu olmamış veya az bir Alevi kesimce nazara alınmıştır. ^O hâlde İslâm’ın temeli Knr’ân ve siinnet-i seniyye yolımu tutmak
^tea ehl-i beyt diişiincesine dayanır; bu yoldan ayrılmamak gerek. ^ Kaynağı İnsanî olan ideolojiler her toplumun kültür, sınır ve böl-
Vgesinegöre ayrı ayrı başlık altında uygulanabilir, yorumlanabilir, de-
f ğjşkenlikgösterebilir. Örneğin, Sosyalizmi her ülke kendi Icültür ve j’apjsına göre uygulayabilir CSovyet deneyi, Çin deneyi, Yugoslavya ^ deneyigibO. A.ma Alevilik tek bir şekilde anlaşılabilir. Eğer bir top-veya başka bir deyişle Müslüman olmak istiyorsa Alevi-Jğeay ırı o an kültürünü ve fikrini yok edip vazgeçmek zorundadır. rf' ikil- ve kültürler ise konumları ölçüsünde yaşayabi-
Mıı Örnek ^^errr^nk, 12 imam rre taraftarları:
- Yetim hakkı
yemeyi - Yalan söylemeyi Harama göz dikmeyi ^umar oynamayı cı içmeyi
1 inişler ve men etmişlerdir. Bu yasakların kaynağı İlâhidir, er/ çıkıp da bizim toplumsal kültürümüzde yalan söylemek ^ yetim hakkı verilmez, bizim geleneğimizde kumar o\^ diyemez. Diyorsa asıl ideolojiden uzaklaşıyor demekti izde Aleviler üzerinde oynanan oyun. Aievileri dene-yuşturmakya kapitalizme ya da başka amaçlara köle sr cahiliye kültür ve fikirlerini Alevilik adı altında ktadırlar. Oysa dünyanın neresinde yaşarlarsa ya-rbirlerine ve 12 imama benzemek zorundadırlar. nda Müslümanları topla tüfekle ezerneyen sindi-lyan İslâm düşmanları çok sinsi bir taktiğe baş-lanlann hayat kaynağı olan dinh-nni aslî ka> -~'>ikmcye, onlann tioğru İslâmivet'k'
tanışmalarını önlemeye çalışıyorlar. Bunda da büyük ölçüde muvaffak olmuşlardır. Oysa biz Alevi-Sünni tabirlerini sadece tarif için kullanmalıyız.
Aslında bir olan bu iki tarifin estambul tours şümulüne girenler bütün yaşayışlarını, örf ve âdetlerini gelenek ve göreneklerini İslâm terazisiyle, 12 imamın yaşadığı gibi hâlis ve safi İslâmiyet’le tartmak ve o mihenge vurmalı. Aykırı olanları ayıklamalıdır.
Şimdi de Bektaşi ve Hacı Bektaş-ı Veli konularını irdeleyelim.
HACI BEKTAŞ-I VELİ
Horasan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur. Babası İbrahim, annesi Ahmet kızı Hateme Hatun’dur. (Doğumu Hicrî 646, Milâdî 1248) Anadolu’ya gelişi H. 680’dir. 61 yıl yaşamıştır. Hakk’a yürü-ymşü Milâdî
kHıçtan geçirmişti. Moğolların ayrıca Kayseri’yİ kadar Bağdat dâhil kılıçtan geçirdikleri
"’"'"fav”s?rndl7o^nu geçmektedir. Sadece Bağdat’ta 2 milyon in-
''’TatlediImiştir. İşte böyle bir dönemde Hacı Bektaş-ı Veli manevî "'"doktor gibi kalbi yaralı, gönlü kırık olan mazlumların imdadına j^ıjjuş, onları teselli etmiş, onlara ebedi saadeti kazandırmanın >
,pllarmı göstermiştir. '
Keramet sahibi bir zat olan Hacı Bektaş-ı Veli, “Özünü bilirsen i^ıirden kurtulursun!” der. Bu söz çok anlamlıdır. Alevilerin özü %1'ç j^nlann yolu olmazsa özünden dışarı çıkar. Hacı Bektaş-ı Veli’nin jğşiindürücü bazı veciz sözlerine kulak verelim:
-Abdal Hakk’a hayran olandır.
-Erkan ahlâk-ı Muhammedi, edeb-i Ali’dir.
-Nefsine, hiddetine, eline, diline, beline sahip ol.
-Okunacak en büyük kitap insandır.
-En yüce servet ilimdir.
-ve daha niceleri
büyük insan 12 İmam ve Peygamber yolunun hak yolcusu-
Şerh-i Besmele incelendiğinde ne derece bü-
jvk bir Allah dostu olduğu görülür.
^^Maicalât isimli eserinde Allah’a giden yollan şöyle be-
1-Şeriat
2-Tarikat
3-Marifet
4-Hakikat
“Bu mertebeler ancak şeriat olduğu takdirde mümkündür!" bu-iınıyor. '‘Şeriat bir ağaç, tarikat onun dallan, marifet yapraklan,
'Mat de meyveleridir/’ der ve devam eder, “Ağaç mevcut olmazsa, fc ve meyveleri de var olmaz.” Bu 4 mertebenin 40 makam ih-dettiğini 10 tanesinin şeriatta, 10 tanesinin tarikatta, 10 tanesinin t^tte 10 tanesinin de hakikatte olduğunu, şeriatta ilk makamın iANMAK olduğunu söyler; Resûl-i Ekrem in şu sözü sebebiyle, man AUah’a, anun meleklerine, kitaplarına, elçisi pey-erlere son güne (ahirete), kadere,
Zira “Ben, Hacı Bektaş Veli’yi, ehl-i beyti, Hz. Ali’yi seviyorum!” deyip de iman hakikatlerinden, iman esaslarından birini veya birkaçını TV programlarında yok zannedip yorum yapan sözde aydın Alevi ve Sünni konuşmacıların, katılımcıların kulakları çınlasın.
İkinci makam, İslâm’dır. Yani Müslümanlığın 5 şartını yerine getirmek kaydı ile “Ben Müslümanım!” demektir. Yani oruç tutmak, namaz kılmak, hacca gitmek, zekât vermek, kelime-i şehadet getirmektir. Bunlardan birini yerine getirmeyen günahkâr olur ama inkâr eden kâfir olur.
Cenab-ı hak, “Namazı dosdoğru kılınız ve zekâtı veriniz. Ramazan ayında oruç tutunuz. Beytullah’a haccediniz.” ®54 buyurur.
Böylece Ramazan’daki 30 gün orucu Resûlullah tutmuş, Hz. Ali ve Al-i beyt aynı sayıda tutmuş, eksiltme veya arttırma yapmamışlardır. Bunu 3-12 vs. rakamlara indirenler bid’atçılardır.
Bektaşilik, H. Bektaş-ı Veli’den asırlar sonra ortaya çıkan tarikatın adıdır. Kendini bilmek ve insanca yaşamak için H. Bektaş Veli’yi mürşit bilip onun yolunda gitmek demektir.
Bektaşilik, Aleviliğin bir koludur. H. Bektaş-ı Veli başlatır. Müritlerince sürdürülür, yayılır ve kurumlaştırılır. Babailer ayaklanmasının Selçuklularca bastırılmasından sonra (1240) Anadolu’ya da dağılmış olan Babaî-Bâtmî çevresini H. Bektaş-ı Veli toplar. Bu çevreler Hz. Muhammed’i mürşit, Hz. Ali’yi rehber, H. Bektaş-ı Veli’yi PİR tanırlar. Bu estambul tours inanç kurumu giderek Osmanh Devleti’nin kuruluşunda ve yeniçeri ordusunun oluşumunda da doğrudan ve dolaylı görevler üstlenirler. Devletle bağ kurar ama öte yandan kökeninden ve tabanından giderek uzaklaşır.
Kızılbaş-Alevi taban giderek kopar ve uzaklaşır. Köy Bektaşîliği, kent Bektaşîliği ayrımı böylece doğar. Kızılbaş Alevilere köy Bekta-şisi, kent Bektaşilerine de Bektaşi denir.
Bektaşilik bir tarikat olduğundan bu yola giren ilke ve kurallarını benimseyen herkes Bektaşi’dir. Oysa Kızılbaş-Alevilik soya bağlıdır. Anası babası Kızılbaş olan yalnızca Kızılbaş Alevidir.
Yalnız H. Bektaş ve dergâhı tüm Kızılbaş-Alevilerce “SERÇEŞME” olarak bilinir. Yani orası dergâh olarak tanınır ve saygı duyulur.
Bektaşilik geniş Alevi ailesinin içerisindedir. Alevilikte, ana-ba-banm Alevi olması asildir. Bektaşîlikte ise öyle bir şart yoktur.
gektaşilikte de temel esas tıpkı Alevilikte olduğu gibi Ehl-i Beyt yeisidir. Yani mesele dönüp dolaşıp 12. imam ve Hz. Ali’ye dayanı-^^Wz\\y\e de oradan kâinatın efendisine (s.a.v.) dayanıyor.
Bektaşîlikte bazı edip ve politikacıların senede bir attıkları ha-ı,,asi nutuklar değil 12 imamın gösterdiği yol geçerlidir.
/aleviler üzerinde ateistler başta olmak üzere Marksist ve Leni-^jstler devamlı oyun oynamaktadırlar. Bu ne biçim şeydir ki, hem gz. Ali’yi seveceksin hem ehl-i beyti seveceksin ama arkasından da jteist olacaksın? Olur mu böyle şey? Bu oyunlar mutlaka bozulmalı. jg;l-ı selim çoğunluğa sahip Alevi kardeşlerimizin bu oyunu bozacaklarına da gönülden inanıyoruz.
Şöyle başımızı kaldırıp dünyaya bakmalıyız. Gayrimüslimler nasıl birleşiyor? Nasıl bir birlik ve beraberlik kuruyor? Nice Avrupa ülkeleri arasında sınır dahi yoktur. Bir de İslâm ülkelerine bakalım. Tel örgüler, mayınlar, vize, sınırdaki çile vs 19. asrın sonlarına doğru İngiltere dehşetli bir politikayı uygulamaya soktu. İlk başta İslâm ülkeleri arasında cetvelle suni sınırlar çizdi, böldü. Sonra aralarına ihtilâflı meseleleri yerleştirdi. Sınırları da ihtilâfa müsait şekilde tes-bitetti. (Irak, Pakistan, Kuveyt, Keşmir, Hindistan, Afrika’daki hemen hemen tüm ülkeler, Orta Asya’daki ülkeler vs.).
Bundan sonra da ırkçılık mikrobunu soktu aralarımıza. Mezhepler hatta kabileler arasında ihtilâf olduğu fikrini yaydı. Kendileri ferce, bmlerce silah ve bomba fabrikası kurarlarken bir İslâm ül^ nin haşere ilâcı imâl etmesinden bile rahatsızlık duydular.
“5öf, Parçala, Yönet, Yut!”
Politikalarını gayet güzel uyguladılar. O hâlde şu güzel yurdumuzda kitabı, kıblesi, Resûl’ü ve gönül bağı bir olan Alevisi, Sünnisi 'ediğer mezhep, tarikat ve cemaatlerin ihtilânarıııı kaldırıp nıüşte-^Idiğimizin etrafında birleşmeliyiz. Kardeş olduğumuzu anlamalıyız.
Bediüzzaman Hazretleri: “Ey ehl-i hak olan Ehli Sünnet ve Cemaat ve ey Al-i Beyt’in muhabbetini ittihaz eden Aleviler! Çabuk bu '^'ânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizayı (çekişme, kavga) ^•^^uızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir şekilde hükmeyleyen cereyanı birinizi estambul tours sundu..