excursiones en estambul ve varlık bilgisi34

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve varlık bilgisi34 bugün ben ve excursiones en estambul yazılarımızı yazdık ve excursiones en estambul diyorki ligini gizlemektir, görülmüş olmaksızın görmek, yanı salt lep etmektir. Bu nedenledir ki. Kutsal Kiiap’ta yer alan ilk yorıahum şûş imgesi, Âdem ve Havva’nın “çıplak olduklarını kabul eunderi’ gösterilen tepki böylece benim kendi nesnehğimı kavramış olan kıjııi rak kavramaktan ibarettir. Nitekim başkası bana nesne olarak goranılitibaren, onun özneliği de işbu nesnenin sıradan hır özelliği haimtş,
ve “ilke olarak benden saklanan nesnel özellikler büıunü" olaraklaM ne-başkası, bu boş kutunun “bir içeri’’ye sahip olması gibi bir öznel :ir”. Ve bu yoldan kendimi telafi ederim, toparlarım; çünkübirnraı )lamam. Başkasının kendi “içerisi” aracılığıyla benimle ilişkide kali uzlamam, ama benim hakkımda edindiği bilinç nesne-bilinç olduj tkisi bulunmayan salt içsellik olarak görünür; bu, söz konusu“ıçed zelligi arasından bir özellik, bir fotoğraf makinesinin içine gireni? en filme benzetebileceğimiz bir şeydir. Bir başkasını var kılan olaı* aşkasının benim hakkımda sahip olduğu bilginin hcnim onciaki bir imgemdır, HoyliTc öznellik n^sellik ha-lıiiılı','''li'K' ilkelerin salı namevcudiyeii halinde, imkanlar özellikler halı,ıJ,-w hai>kaMm benim varlığım içinde bana ulaşiıran bilgi de başkasının “bi-lOmk'kı salı hır İten imgesi halinde dağılır. Utanç, kendisi için nesne oldu-jiyin ıvarnin nesııe-varlık-olabilme yetisinin ternatize edilmiş ve örtük bir kav-ı-,misilli kı'iuliıule içerdiği ölçüde, utancın ötesine geçen ve ortadan kaldıran tepkiyi molive eder, Ve bu öriük kavrayış, “benim-kendi-varlıgım”(m) bilincinden, yanı benim güçlendirilmiş kendiliğimden başka bir şey değildir. Nitekim “Ken-dıımleıuıi.ınıvoruın"un ifade ettiği yapının içinde utanç, başkası için bir nesne-bt'nvarsuvar, ama aynı zamanda da utanç duyan ve deyimdeki “Ben”in eksik bir seklide ifade ettiği bir kendiliği varsayar. Utanç böylece üç boyutun birlikçi bir lada yakalanmasıdır: "Başkası karşısında, kendimden utanıyorum”.
Pu bovuilardan bin kaybolacak olursa, utanç da kaybolur. Bununla birlikte c^Jer, başkaları çoğulluk halinde saçılmaksızm nesne haline gelemediği ölçüde, karşısında utanç duyduğum özne olarak “birisi”ni düşünürsem, eğer onu hiçbir şekilde nesne haline gelemeyen öznenin mutlak birliği olarak ortaya koyarsam, buvoldan.nesne-varlıgımın ebediliğini ortaya koymuş ve utancımı devam ettirmiş olurum Bu, Tanrı karşısındaki utançtır, yani asla nesne haline gelemeyen bit ö:ne karşısındaki nesneliğimin kabul edilmesidir; aynı anda nesnelığimi mutlağın içinde^cıxckleştmr ve tözleştiririm; Tanrının konumu benim nesneli-ğımın şeyleşmesine eşlik eder; dahası, Tanrı-için-nesne-varlığımı kendı-içinim-dtn de daha gerçekmiş gibi ortaya koyarım; yabancılaşarak varolurum ve ne olmak zorunda olduğumu kendi dışarım aracılığıyla kendime öğretirim. Bu, Tan-nkarşısındaki kaygının kökenidir. Kara ayinlerin, kutsal ekmeğe saygısızlıkların, şeytana tapan grupların, vs. hepsi de, mutlak Özneye nesne vasfı kazandırmak için girişilen çabalardır. Kötüyü Kötü adına isleyerek Tanrısal aşkınlığı -ki, İyi onun kendi imkânıdır- düpedüz verili olan ve Kölü’ye doğru ötesine geçti-^aşkmlıkmışgibı temaşa etmeye çalışınm. O zaman Tanrıya
ğım tavır — bu da gurur ya da nesne-başkası karşısında özgürlüğûnuj, masıdır. Ama övünç -ya da kibir— dengesiz ve kendini aldatmaya yönelil(j^ gudur: kibirde, nesne olarak başkası üzerinde etkimeye çalışırım; beni nesDj'' de oluşturarak bana kazandırdığı bu güzelliği ya da bu kuvveti ya da bu' karşı darbeyle, hayranlık ya da sevgi duygusuyla onu edilgin halegeıirmeb lanma iddiasındayım. Ama aynca bu duyguyu nesne-variiğimin yapnmr, başkasının da özne olduğu ölçüde hissetmesini, yani özgürlük olarak isterim. Gerçekten de bu, kuvvetime ya da güzelliğime mutlak nesnellikle manın yegane yoludur. Böylece başkasından talep etliğim duygu kendi kendi-kendisinde taşır, çünkü özgür olduğu ölçüde başkasını bu duygıiji mek zorundayım. Bu duygu kendini aldatma kipinde hissedilir ve iı;sel^ onu dağılmaya götürür. Nitekim üstlendiğim nesne-varlığımdan zevk aüı onu nesne olarak sahiplenmeye çalışırım; ve bunun anahian da başluaflû dan, bana varlığımın gizini vermesi için başkasını elde etmeye çalışının lece beni başkasını elde etmeye ve içini karıştırarak orada kendime aıiB keşfetmek üzere başkasını bir nesne gibi oluşturmaya iter. Amabu.alıtıfl layan tavuğu öldürmektir. Başkasını nesne olarak oluştururken kendimiK* kasının bağnnda imge olarak oluştururum; kibirdeki düşkırıklığıburadas? hiplenmek ve varlığımda eritmek için kavramak islediğim bu imgedelö^ tık tanımam, istesem de istemesem
^ıldırkı vr bankasını nesne halinde oluşiurmak nzrır hnmı, moiıvv cdıcı oljbtku'k ve olması gereken kendiliğimin anlamını içleınule haımdnırlar Anid.'iı karcımda beliren bu nesne-başkası, salı bu nesnel soyutlama olarak kâliTuu İlkel ımlemleriyle karşımda belirir. Bu nesne başkası bu o:clli(^ı aşılmış aşkınlık olarak özgürlük olan nesne değildir yalnızca Aynı zamanda da "hiddeı-iryada ''neşeli" ya da “dikkatli”dir, “sempatik" ya da "aıuıpaıık“tır, "cımn”dir, “çabuk {)(kelcnen”dir, vb. Çünkü gerçekten de kendimi ben kendim olarak kav-raıkcn, ncsnc-başkasının da dünyanın ortasında varolmasını sağlarım Onun aş-kınlı^ını kabul ederim ama aşkın aşkınlık [transceıulance transcendante] olarak dcgıl de aşılmış aşkınlık [transcendance transcendöel olarak onu kabul ederim. Rubaide aşkınlık, araçların bazı amaçlara doğru öiesmc geçilmesi edimi olarak ortaya çıkar; vc tastamam bu amaçları, bu araçları vc araçların amaçlara doğru başkası taralından ötesine geçilmesinin benim-kendıme dışkın birlikçi bir proje içinde gerçekleşmesi ölçüsünde ortaya çıkar. Çünkü ben gerçekten de kendimi ben-kendim olmanın salt imkânı olarak asla soyut bir biçmulc kavrayamam. şu vâda bu amaca doğru somut yansıtılması içinde kendiliğimi yaşarım: ben yalnızca angaje olarak varolurum ve ancak bu şekilde olmakÇıu^ bilincine varırım. Bu halimle, nesne-başkasını ancak onun aşkınlığının somut vc mıgıiıe bir şekilde olarak ötesine geçerken kavrarım. Ama karşılık olarak, başkasının varlık kipi obn angajmanı da benim aşkmiığım tarafından aşıldığı ölçüde bana gerçek angajman olarak, kökleşme olarak görünür. Kısacası henim-için varolduğum sürece belli bir durum içinde benim “angaje olmam”, “Bir falancaya karşı angajeyim, bu parayı iade eimeye angaje oldum, vb.” türü konuşmalardaki anlamda anlaşılması gerekir, Ve Ûzne-başkasını vasıflandıran şey de işte bu angajmandır, çünkü bir başkaben-kendimdir. Ama bu nesneleştirilmiş angajman başkasını nesne olarak kavradığımda dağılır ve bir nesne-angajman haline gelir. Gerçeklen de benim anıcılığımlû başkasına gelen dünyanm-ortasındaki-varlığın gerçek bir varlık olduğunu anlamak gerekir. Onu dünyanın ortasında varolan olarak bana bildiren icy salı bir öznel zorunluluk değildir. Bununla birlikle, öle yandan başkası yine dt bu dünyanın içinde kendiliğinden kaybolmuş değildir. Ne var ki onu yalnız-“ olmayac.ık olduğum kişi olmasından ötürü, yani yalnızca düpedüz temaşa 'w
lan olarak kavradığım şey durumdaki-varlıktır l^tre-en-siluaıion]; kası dünyayı kendi-kendisine doğru belirlediği ölçüde, ben de onud(ij,j^ lasında belirler, onu araçların ve engellerin nesnel birliği olarak kavran,^ tabın ikinci Kısmı’nda" araçlar bütünlüğünün benim imkânlanmın bağlılaşığı olduğunu açıklamıştık. Ben kendi imkânlarım olduğum üzerindeki araçlar düzeni de benim imkânlarımın, yani olduğum deye yansıtılmış imgesidir. Ama dünyaya ilişkin bu imgeyi ben hiçbir zemem, eylemin içinde ve eylem aracılığıyla kendimi ona uyarlanın, ğıı ölçüde başkası da aynı şekilde kendi imgesi içinde angajedir. Amabinı^v ne. onu nesne olarak kavradığım ölçüde benim apaçık gördüğüm şey ya ilişkin bu imgedir; başkası, kendini bütün öteki aletlere ’
alet haline gelir, kendi araçlarıma dayattığım düzen içinde bu aletlennr.
iniş düzeni olur; başkasını kavramak, bu çevreleyen-dûzeni [ordre-eneb' ramak ve onu merkezî bir namevcudiyete ya da “içselliğe” atfetme'küri, mevcudiyeti benim dünyamdaki nesnelerin benim evrenimin belirli bu doğru donmuş akışı olarak tanımlar. Ve bu akışın anlamını da banah nesneler verir; bu dünya-içi kanamanın anlamı, çekicin ve çivilerin,'ısia mermerin düzenlenişiyle tanımlanır ve ben bu düzenlenişin onun teıneiiî sızın ötesine geçtiğim ölçüde tanımlanır. Böylece dünya, banabaşksıi lüğü içinde ve bütünlük olarak duyurur. Duyuru elbette ikirciklidir,,1ı nedeni, dünyanın başkasına doğru düzenlenişini, bu dûzenlemşinM kaç belirtik yapılanmanın göründüğü farksızlaştırılmış büıûnlûk olaıil marndır. Bütün o araç bileşimlerini başkasına doğru çevTilmiş oldultlal bclirtikleştirebilseydim, yani bu araç bileşimi içinde yalnızca çekicinıü işgal ettikleri yeri değil de ayrıca sokağı, kenti, ulusu, vb. kavrayabılseıİ kasının varlığını belirtik bir biçimde ve tümüyle nesne olarak lanımİJii! kasının belli bir yönelimi konüsunda yanılıyorsam, bunun nedeniasW terdiğı davranışı erimdışı bir öznelliğe atfetmem değildir; kendi olanf* aracılığıyla ortaya çıkan bu öznelliğin davranışla hiçbir ortak ^
^ıinlai İMİ o^’ndlık kendi için aşkınlıktır, ötesine geçıleme.- .ıdnniıkiıı Yı.mlma-mııı tınlnıı, bıiıün dünyayı bu davranış çevresııule ve aslmd.ı İni d.ıvunışm kcıı-,|ıııı liı'lıılcyışinden başka türlü belirlememdır. Böyleee b.ışk.iM, sııl nesne olarak ışMilıııneMiıdeıı ötürü, ilke olarak bana bütünlük gibi veıılır, dünyanın içme bü-Hiıııivlt' vc İni dünyanın sentetik düzenlenişinin dünyaya an saklıgııeıı gibi yayılır Am .ık ben, benim dünyam olduğu ölçüde dıınyanın keıuliMiıı belırtikleştıre-meılıjlını gibi, bü sentetik düzenlenişi de belirıikleşliıemeın. Ve özne-başkası, y.ıiM kemlı-içın öldüğü haliyle başkası ile nesne-başkası arasııulakı lark da bütün ılı’ |i,ıi(,,ı ya da gizli ile açığa çıkmış arasındaki fark değildir: çünkü nesne-başka-si, ilke olarak öznel bütünlükle aynı yaygınlıktaki bir bııtıımlur; hiçbir şey giz-lenımş değildir ve nesneler daha başka nesnelere gönderdikleri ölçüde, başkasının dünyanın başka araçlarıyla olan münasebetlerini sonsıızcasına belirtikleşti-ıı'tck.onıın hakkındaki bilgimi sonsuzcasına genişletebilirim; ve başkasını bilme İlle,ılı, dünyanın akışındaki anlamının kuşatıcı belirtikleştirilmesi olarak kalır. Nesne-başkası ile özne-başkası arasındaki ilkesel fark, yalnız ve yalnızca, özne-bıijkasının bu haliyle hiçbir şekilde bilinemeyecek ya da hattâ tasarlanamayacak olmasından kaynaklanır: özne-başkasının bilinmesi gibi bir sorun yoktur ve dünyanın nesneleri de onun özneliğine göndermezler; bu nesneler yalnızca dûn-ya-içı akışın -benim kendiliğime doğru ötesine geçilmiş- anlamı olarak onun dünyanın içindeki nesneliğine atıfta bulunurlar. Böylece benim nesneliğimi kuran şey olarak başkasıntn bana mevcudiyeti bir özne-bütünlük olarak duyumsanır, vc eğer kavramak üzere bu mevcudiyete doğru dönecek olursam, başkasını venıden bütünlük olarak yakalarım; dünyanın bütünlüğüyle ortak yaygınlıktaki bir ncsne-bûtünlük olarak. Ve başkasını bir kalemde yakalarım: bütün olarak dünyadan hareketle nesne-başkasına gelirim. Ama bunlar her zaman, girinti ve çıkınlılarıyla /omlar olarak dünya fonundan yükselen tekil münasebetlerden başka bir şey değildirler. Tanımadığım ve metroda gazetesini okumakta olan bu adamın çevresinde dünya bütünüyle mevcuttur. Ve onu -dimya üzerindeki nesne olarak-kendi varlığı içinde tanımlayan da yalnızca bedeni değildir: taşıdığı kimlik kanıdır, bindiği metro hattının yönüdür, parmağına taktığı yüzüktür. Ne «oolmasının imleri olarak değil de varlığının gerçek vasıflan olarak — gerçeklen de bu im nosyonu bizi yeniden tasarlamayı bile başaramayacağım bir öznel-|igı. gönderir ve doğrusunu söylemek gerekirse adam bu özneliğin içinde tam da , çünkü ne ise o olmayan ve ne değilse o olandır. Yalnız, onun dün-
excursiones en estambul yazdı..