excursiones en estambul ve varlık bilgisi88

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve varlık bilgisi88 sizlere en güzel yazıları yazan excursiones en estambul diyorki falanca lisU'smde yer aldığını, şu ya da bu davranışıyla karşılaştj,j,|^ ' Felci nen k(.r. İtalyanca konuşmak gerektiğini, uluslararası postam^ bu |)uln taşıyan şu ya da bu yoldan mektuplar taşıdığım, vb, vars,'"'’ bu kimlik kam ilke olarak bana dünyanın ortasında verilmiştir, maz — oluşturulduğu andan itibaren benim için varolmaya koyuL ^ce, taınamlannuş l'orm olarak gördüğüm çemberi oluşturan her no^g durumda varolmaktadır; ve onu evren fonu üzerindeki belirtik ortaya çıkarmak için, benim dünyayla olan münasebetlerimin mevçgj^ ğünü değiştirmek gerekir. Aynı şekilde, nesne-başkasının bağırtnalg^ leri ve tehdiıkar hareketleri içinde bana görünen haliyle öfkesi de bir öfkenin imi değildir; daha başka hareketlerden ve daha başka ^ başkaca hiçbir şeye göndermez. Bu öfke, başkasını tanımlar, başkasıdj yanılabilirim ve taklit bir kızgınlıktan ibaret olan şeyi gerçek bir olh rim. Ama ancak nesnel yönden kavranabilir olan daha başka hareket^ ha başka edimlere nispeten yanılabilirim; elin yaptığı hareketi niyeti gibi kavrarsam yanılırım. Yani, bunu nesnel olarak fark edilebik çekleşmeyecek bir hareket işlevinde yorumlarsam yanılırım. Kısacasını rak kavranmış öfke, dünyanın dünya-içi bir mevcudiyet-namevcudiyeJ deki bir düzenlenişidir. Bu, davranışçılara hak vermek gerektiğininıid oluyor? Elbette ki hayır: çünkü davranışçılar, insanı durumundan hai! rumlasalar da, onun aşılmış-aşkınlık olan temel özelliğini gözden kaçı (Gerçekten de başkası, kendi kendisiyle smırlandmlaraayan nesnedi| ancak amacından hareketle anlayan nesnedir. Ve hiç şüphesiz çekiç ve farklı biçimde anlaşılmazlar. Bunlann her ikisi de işlevleri aıacılıj amaçları aracılığıyla kavranırlar. Ama aslında bu, onlann esasen ina nndan ötürüdür. Onları ancak beni merkezi başkası olan bir araç-dûa derdikleri ölçüde, bir amaca doğru bütünüyle ötesine geçilmiş ve bul nim ötesine geçtiğim bir bileşimin parçası oldukları ölçüde anlayalı® yısıyla başkasını bir makineyle kıyaslayabilirsek, ki bunu ancak bif * olarak makine esasen bir aşılmış-aşkınlığın izini sunduğunda yan
ecnicnmcsi olmadan başkasının tanımlanamarnasıdır ve omm bn d>ı/>-n.<-:,rr,f:-nmanahiarı olmasıdır. Şu halde başkasını tanımlamak u/ere rlonyadan ona geliyorsam, bunun nedeni başkasını benim için anlaşılır kılarak olanın rlijnya olması değildir, nesne-başkasının benim dünyamın özerk ve dünya ıçı bir anf rner-keıınden başkaca bir şey ölmamasıdır. Böylece nesne-başkasmı algıladığımızda karşılaşabileceğimiz nesnel korku, gördüğümüz ya da nabızsayarla ya da steo/s-kcıplaölçiügümuz bzyolöjik düzensizlik ifadelerinin büiunu değildir- korku kü-çışur, kendinden geçmedir. Ve bu fenomenlerin kendileri de Irıze salı davrctnış-larl^cslcsl dizisi olarak değil, ama aşılmış-aşkınlık olarak ifşa olurlar: kaçış ya da kendinden geçme çalılıklar arasındaki o çılgın koşturma değildir yalnızca, yolun taşlan üstüne yığılıp kalmak da değildir; merkezi başkası olan araç-duzeninin tastamam altüst olmasıdır. Kaçmakta olan bu asker, daha biraz önce duşman-başkasmı tüfeğinin namlusundan izliyordu. Düşmanla arasındaki mesafe mermisinin yörüngesiyle ölçülmüştü ve ben de bu mesafeyi “asker” merkezin çevresinde düzenlenen mesafe olarak kavrayıp aşabilirdim. Ama ne var kı o tulegını bir çukura atıp kaçar. Düşmanın mevcudiyeti bir anda onu çevreler ve ona baskı yapar; mermilerin yörüngesi aracılığıyla uzakla tutulmuş olan düşman, bu yörüngenin çöküşüyle birlikle onun üzerine atılır; aynı anda da savunduğu ve bir duvar gibi yaslanmakta olduğu o arka-ülke aniden döner, bir yelpaze halinde açılır ve ön tarafa, askerin ona doğru sığındığı kucaklayıcı ufka dönüşür Bütün bunlan nesnel olarak saptarım ve korku olarak kavradığım lam da budur. Korku, belli bir mesafede tutamadığımız korkunç nesneleri efsun lincantaiıon] aracılı-^ylaonadan kaldırmaya yönelik büyülü bir davranıştan başkaca bir şey değıl-dır'f Vebız korkuyu lam da bu sonuçları boyunca kavrarız, çünkü korku kendim bize dünyanın yeni türde bir dünya-içi kananıası olarak verir; dünyanın büyülü bir varoluş tipine geçişi olarak.
Yine de dikkat etmek gerekir: başkasının benim tarafımdan nitelendirilmiş —yolması, ancak benim de onun için öyle olabilmem ölçüsünde mümkündür.
r lı-ıvk^tM. "hclgisiz adılın” [on] bireyleştirilmemiş parçası yg ııırkıui'l.ııı \v aııl.mhvrıyla temsil edilen “namevcut” ya da gerçekte^I 1,1,1,ıhı olaıak noMielleşecektir ve ben-kendim de onun için “belgisiz “sevgili iMmevaıı"un ya da somut bir buradaki’nin Icelui-ci] öğesi gOıc ııcsııellc^ı'a'kıir. Her bir durumda başkasının ve niteliklerinin ^ ınmiıe k.ıı.ır vcMvn şey hem benim dünya üzerindeki durumum,^^ duıumuduı, yani her birimizin düzenlediğimiz araç bileşimleri ve ' üzi'iııule iHihirlenne görünen farklı buradakilerdir [ceci]. Bütünbunk, ğallıkla olgusalhğa getirirler. Başkasının beni görmesinin ve benim m )’,önıu'min mümkün olup olmadığına karar veren benim olgusallıguf^ kasnım olgusallığıdır. Ama bu olgusallık sorunu bu genel serimlemeniuj si dışına çıkıyor; onu bir sonraki bölümde gözden geçireceğiz.
Böylece başkasının mevcudiyetini, başkası-için-nesne-varlığımiçinjj^ lerin henıen-hemen-bütünlüğü gibi duyumsarım ve bu bütünlüğün^ mut hır öznenin mevcudiyetini daha özel bir biçimde duyumsarken jahmea liaşkası halinde özgülleştiremem. Nesneliğime gösterdiğim kişi, başkasını /dian ya da filan nesne kimliğiyle karşıma çıkaracaktır. Bıj]^ başkası bana bir “buradaki” gibi görünür, yani öznel hemen-hemen-'^g dağılır ve dünyanın bütünlüğüyle eşyaygınhktaki nesne-bûtûnlûk Bu bütünlük, başkasının özneliğine atıfta bulunmaksızın açığa çıkar oı* sının nesne-başkasıyla kurduğu münasebet, örneğin fizik nesne ile iş] arasında kurulması âdet olan münasebetle hiçbir biçimde kıyaslanabil! Nesne-başkası, ne ise o olarak açığa çıkar, yalnızca kendi kendme simi si içe nesne-başkası, genel olarak nesnelik düzleminde ve kendi m içinde bana nasıl görünüyorsa öyledir; onun hakkında sahip olduğuab bir bilgiyi, bakış vesilesiyle duyumsadığım biçimiyle özneliğine aıletnal namaz bile. Nesne-başkası yalnızca nesnedir, ama onunla ilgili karar? dimi başka bir varlık düzlemine yerleştirerek onun bir başka man ve ilke olarak girişebileceğim anlayışını içerir; bu anlayış,biryaı geçmiş sınamadan edindiğim bilme aracılığıyla oluşturulur,, ve bu ds önce gördüğümüz gibi bu sınamanın salt geçmişidir (erimin dışındı' daha olacak olduğum geçmiş), öte yandan da, başkasının diyalekıii biçimde yakalanması aracılığıyla
İlkte, ondan kaçmakla birlikte, kendim başkası vııpmumm dov.mılı mıK.mı onun ^-evresinde durur. Bununla birlikte, nesne-başkası karşiMiul.ıki ı,ıvnmm o7)>ullu-jtımû oluşturan bir tür sıkıntı ve baskı içinde hissedilen bu ımk,in, do^'.ıusunu şoylemek gerekirse tasarlanamazdır: çünkü önce, ben ne hrnim ('İmayan ıınkAn-kırdan başkaca imkân tasarlayabiiinm, ne de aşkınlıgı ona .ışkml.işm.ıksızm, yanı onu aşılmış aşkınlık olarak kavramaksızın yakalayabilirim, çunkıı .soma da, bu hissedilen imkân nesne-başkası imkânı değildir: nesne-başkasi ımkânlan, başkasının daha başka nesnel veçhelerine gönderen ölü-imkânlaitlıı: kentlimi özne-bjşkası olan nesne olarak kavramama özgü imkân halıhazırd.ı benim için hiç kimsenin imkânı değildir: bu imkân, nesne-başkasmın lumtlen yok edildiği fon uicnnde, onun-için-nesneligim içinde duyumsayacağım bir özne-başkasmın be-lişınnin mutlak-ve kaynağını yalnızca kendi kendisinden devşiren- imkânıdır. Bbylece nesne-başkası çekinerek yokladığım patlayncı bir araçtır, çünkü onun çevresmdeyken patlatılmasmın devamlı imkânmı hisseder ve hu patlamayla birlikte dünyanın aniden benim dışıma kaçışını ve varlığımın yoksunlaşınasmı du-nımsarım. Şu halde benim değişmez kaygım başkasını nesnolıgı içinde tutmaktır vc nesne-başkasıyla olan münasebetlerim de esas itibariyle onu nesne olarak tutmaya yönelik hilelerden oluşur. Ama bütün bu yapaylıkların çökmesi ve başkasının biçim değişikliğini yeniden duyumsamam için onun bir bakışı yeterlidir. Boylece biçim değişikliğinden dağılmaya ve dağılmadan biçim değişikliğine gön-denlırken, başkası olmanın bu iki kipini asla ne bir genel bakış içinde oluştura-bılınm-çünkü bunlann her biri kendi kendisine yeter \-e \-alnizca kendisine gön-denr-ne de aralanndan birine sıkıca tutunabilirim — çunkıı her birinin kendine özgü istikrarsızlığı vardır ve her biri yıkıntılarından ötekinin belirmesi için çöker: asla özne haline gelmemek üzere devamlı olarak nesne olanlar yalnızca ölülerdir, çünkü ölmek dünyanın ortasındaki nesnelığinı asla yitirmemektir -bütün ölüler oradadır, çevremizde, dünyanın içindedir- ama bu, özne olarak kendini bir başkasına açık etmenin her türlü imkânını )'itinnck(ir.
excursiones en estambul yazdı..