excursiones en estambul ve varlık bilgisi77 sizlere en güzel yazıları yazan excursiones en estambul diyorki başkasından kurtaran belirişi içinde Yabancılaşan-ben olarak ortaya Ama bizatihi bu yoldan yalnızca başkasını değil, Başkası-içın-benuı^jj^^'* da olumlarım; çünkü gerçekten de eğer başkası için nesnc-varlıgininj^'^ sem, başkası olmamam mümkün olmaz. Yabancılaşan benin baybolmajı^ kendimin çöküşüyle birlikle başkasının kayboluşunu da peşinden bancılaşan Benimi başkasının elleri arasında bırakarak başkasındank Ama kendimi başkasından koparılma olarak seçtiğim içindir ki.buya^ Beni kendiminki olarak üstlenir ve kabul ederim. Başkasından kopuş^uj bu olguda ortaya çıkan Kendi-benim, başkasının reddettiği bu Beninözs^i sı gereği benimki olarak kabul edilmesidir; hattâ yalnızca bundan ibaretuf ce bu yabancılaşmış ve reddedilmiş Ben, hem başkasıyla a de onunla mutlak ayrılığımızın sembolüdür. Gerçekten de, Kenaııt lanması aracılığıyla bir Başkasını var kılan kişi olarak, Nesne-ben benını^ ona dair hak talebinde bulunurum, çünkü başkası ile aramızdaki ajuli] zaman verili değildir ve ben kendi varlığım içinde bu aynlıgın sonıd'İ! durmadan taşırım. Ama başkası kökensel ayrılığımızın ortak sorumlus'ji ölçüde, bu Ben benden kurtulur, çünkü başkasının olmamak üzere oltşı şeydir. Böylece benden kurtulan bir benin benimki olarak, benim için M binde bulunurum ve başkası benimkinin eşi olan kendiliğindenlık old'4 de, kendimi başkası olmamak üzere oluşturduğumdan, bu Nesne-’Denı Benden-kurtulan-ben olarak üstlenirim. Bu Nesne-ben, bizatihi benden’ duğu ölçüde olduğum Bendir ve tersine eğer bu Nesne-ben bemm-kendi kendilik halinde çakışabilseydi, onu benimki olarak reddedeceküra, Boj nim Başkası-için-varlığım, yani Nesne-benim, benden kopuk ve yata 'inçte türeyen bir imge değildir: tastamam gerçek bir varlıktır, benim!: nin başkasının karşısında ve başkasının kendiliğinin de benim kaşın ulu olarak benim varlığımdır. Bu benim dışarı-varlığımdır letre-deiı uz kalman ve kendisi de dışarıdan gelen bir varlık değil de benim diî ık üstlenilen ve kabul edilen bir dışarıdır. Nitekim bendekibaşkasmı: mam ancak başkasının kendisi de özne olduğu ölçüde mümkiındût’ salt nesne olarak
,|. hınıın alanım olan öznellik içinde kendimi savunamayacagımdan ötürü, be-ıııiı luıııdt II bankasında özümsenışı karşısında korunmasız kalırdım. Başkasını, 3iıı.,ık oznı İlgime bir sınır getirmeyi kabul edersem belli bir mesafede tutabılı-ılni Aıriti bu sınır ne benden gelebilir, ne de onu düşünebilirim, çünkü kendi-lu'iKİııııı sımrlandıramam, aksi takdirde sonlu bir bütünlük ölürüm. Öte yandan, Spnıoza’nın terimleriyle söylersek, düşünce ancak düşünceyle sınırlandırılabilir İblmç ancak bilinçle sınuianciırılabilır. İşte benim Nesne-benim de smır-Lıvarı bilinç aracılığıyla oluştünaldügu ve sınırlanan bilinç tarafından ûstlenildi-jlıolçndc, ıkı bilinç arasındaki bu sınırdır. Ve bunu “sınır” sözcüğünü iki anlamı içinde anlamak zorundayız. Nitekim sınırlayan yönünden sınır, beni içeren vc kuşatan içenk, beni oyundışı bırakarak bütünlük olarak ileriye süren boşluk manşonu gibi, birleştirici bir boşluk gibi kavranır; sınırlanan yönünden, her turlu kendilik fenomeni için matematik sınırın bu sınıra yönelen ama ona asla ulaşamayan diziye kıyasla olduğu şey gibidir; daha olacak olduğum, olmam gereken lum varlık, kendi sınırında, kavuşmaz bir eğrinin bir doğruya kıyasla olduğu gibidir. Boylece ben bütünlüğü bozulmuş ve tanımlanmamış bir buıünlu-gıim, belli bir mesafeden onu kuşatan sonlu bir bütünlükte içerilmiş durumdayım vc de onu asla gerçekleştiremeden, hattâ ona ulaşamadan kendi dışımdayım. Poıncargnin sözünü ettiği, ısısı merkezinden ynizeyine doğru azalan küre, keruii-mıkavTamak için gösterdiğim çabalar ve bunların beyhudelığı konusunda lyı bir imge oluşturabilir: birtakım canlı varlıklar merkezden kalkarak bu kürenin yü-zcvıne ulaşmaya çabalarlar, ama ısının düşmesi onlarda durmadan anan bir büzüşmeye yol açar; hedefe yaklaştıkları ölçüde sonsuz bir yassılaşma eğilimi gos-tenr ve bundan ötürü sonsuz bir mesafeyle amaçtan uzaklaşırlar. Bununla birlikte benim Nesne-benim olan bu erimdışı stnır ideal değildir: gerçek bir varlıktır. Bu varlık hiçbir şekilde kndinde-varlık değildir, çünkü farksızlığın salt dışsallığı içinde oluşmamıştır; ama kendi-için varlık da değildir, çünkü kendimi hıçlemek suretiyle daha olacak olduğum, olmam gereken varlık değildir. Bu varlık tam da bımbüşbsı-için-vurhğımdır, kökende birbirine karşıt ve ters yönlerdeki iki ' oiumsuzlama arasında parçalanmış olan varlıktır; çünkü başkası, görüsüne sahip : olduğu bu Ben değildir ve ben de olduğum bu Benin görüsüne sahip değilim. Burnunla birlikte birinin yaratıp ötekinin üstlendiği bu Ben, mutlak gerçekliğini, ürlık kıplennde sapına kadar birbirinin aymı olan ve -bilinç yalnızca bilinçle sı-I bnabildiginden-aralannda hiçbir orta
olarak \Teniden kavranması için motive edici işlevi görebilir. Kendin), rsk olumsuzlamam ve önce başkasının kendini göstermesi ölçüsünde başkası olarak, yani benim sınırımın ötesindeki özne olarak, yanibenj şev olarak tezahür edebilir. Gerçekten de beni başkasından başkaca ^ mrlavamaz. Dolayısıyla başkası, “birlikte yapmak”ı (Almancadakiank »»A.'ktı) reddederek, olanca özgürlüğü içinde ve kendini kendi içi^ cûnlara doğru özgürce fırlatarak beni oyundışı bırakan ve
v^n şey olarak ortaya çıkar. Nitekim iki olumsuzlamadan, öncelikle vj sorumlusu olmadığım olumsuzlamayı, bana benim tarafımdan gelmeyjJ surlama^n kavramak zorundayım. Ama bu olumsuzlamamn kavranışı ben(iTi) bilinci ben-kendim olarak belirir, yani benim kendi imkânıni( suun olumsuzlanmasmdan da aynı şekilde sorumlu olduğum ölçüde ^ hnık bir bilincine sahip olabilirim. Bu, ikinci olumsuzlamamn, bendenlı^ vV'nelen olumsuzlamamn belirtikleşiirilmesidir. Asima bakılırsa bu dı esasen oradaydı, ama başkası tarafından gizlenmişti, çünkü başkasın karmak üzere kayboluyordu. Ama başkası tam da yeni olumsuzlaınaı vtkîîusı için gerekçedir; çünkü eğer benim aşkmiığımı saklıkla temaşaeü bı oruya koyarak beni oyundışı bırakan bir başkası varsa, bunun nedeniı üstlenmek suretiyle kendimi Başkasından koparmamdır. VebukopattMİi ima yu da başkasına nispeten aynı (olmanın) bilinci, benim özgûıtf bilincidir. Başkasına benim sınırımı sahiplendirenbizaiihibukif alığıyla ben, esasen başkasını oyundışı bırakınm. Şu halde, özgür imlâııl* W unesi olarak kendi-kendim(in) bilincine vardığım ve bu kendilı^fj îrmek üzere kendimden benim-kendime doğru atılımda »şkasınm varoluşundan sorumluyum; özgür kendiliğindenligim'olu®^ Wce bilüıci sonsuzcasma kendi-kendisine göndermekle kalmam, arhfiını da oluştururum. Dolayısıyla başkası, olmaması
«fhnlasm askml.k deg.lcl.r, düp„|u, ,,,,,,5, „lilen a5k.nl.kur, sadece ,. ni. olan kendilik devresidir. Ve ıkı olumsuzl.ımayı aynı anda gerçekleştırernevece-gimden, yem olumsuzlama, motive edeni öteki oiumsuzlama olmakla birlikte, bu l<e:onu gizler, başkası, dağılmış mevcudiyet olarak bana görünür. Çünkü asımda başkasının varoluşunün ortak sorümlülugnnu başkasıyla birlikte taşırız, ama bu. iki olumsuzlama aracılığıyla ve o şekilde gerçekleşir kı olumsuzlamalardan bilim duyumsadığım anda bu olumsüzlama ötekini gizler. Böylece, başkası şimdi de kendimi başkası-ölmamak için atılımda bulunurken sınırladığım şey haline gelir. Doğallıkla bu geçişteki motivasyonun burada duygusal türden olduğunu düşünmek gerekir. Örneğin, Açınlanmamış, tam da kaygı içinde, utanç içinde ya da övünç içinde fark etmeliydim, bu Açınlanmamış olanın kendi ötesiyle birlikte beni büyülemesini hiçbir şey engellemeyecekti. Ve bu bakış açısı değişikliklerinin ampirik olumsallığını anlayan tam da bu motivasyonların duygusal niteliğidir. Ama kendi başına bu duygular, başkası-için-varlıgımızı duygusal yoldan duyumsama tarzımızdan başka bir şey değildir. Nitekim kaygı, bir dünyayı var kılan kendi-için olma vasfımla değil de dünyanın ortasındaki mevcudiyet olma vasfımla tehdit altındaymışım gibi ortaya çıkmamı içerir. Dünya içinde tehlikede olan, kendisi olduğum nesnedir ve bu nesne, bu haliyle, daha olacak olduğum yani daha olmam gereken varlıkla arasındaki ayrışmaz varlık birliği yüzünden, bu varlı-gınkıyle birlikte daha olacak olduğum kendi-içinın çöküşüne yol açabilir Şu halde kaygı, algısal alanım içinde bir başka nesnenin ortaya çıkması vesilesiyle kendi nesne-varlığımm keşfedilmesidir. Bu kaygı, benim için mümkün olmayan mümkün olanlar tarafından ötesine geçildiği ve aşıldığı ölçüde düpedüz nesnelı-gimm kaygı verici keşfi olan her türlü kaygının kaynağına gönderir, Nesneliğimi ' ozsel-olmayan gibi düşüneceğim ölçüde kendimi benim için mümkün olanlara I doğru fırlatarak kaygıdan kurıulacağım. Bu ancak kendimi başkasının varlığından I sorumlu olarak kavradığım ölçüde mümkündür. O zaman başkası kendimi olma-mâ olarâ oluşturduğum şey haline gelir ve onun imkânları, benim reddeltiğim, sadece temaşa edebildiğim, dolayısıyla ölü-imkânlardır. Bu yoldan, başkasınır mkânlan tarafından her zaman için ötesine geçilebilir imkânlar olarak düşündü |ûm ölçüde mevcut imkânlarımın ötesine geçerim, ama aynı zamanda da başka ®mımkanlannın ötesine geçer ve bunu yaparken bu imkânları, kendi ımkâr l’naksızm başbsınm sahip olduğu yegane niteliğin -bir başkasını var kıldığır örii e, onun bizatihi başkasılık vasfının- bakış açısından düşünürüm, yeni ın