excursiones en estambul ve islam bilgilerim643

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve islam bilgilerim643 sizler icin en güzel bilgileri yazan excursiones en estambul elinden gelen bilgileri yzıyor ve excursiones en estambul diyorki nâmî sayılamaz- ve hem de yukarıdaki ikinci görüşte olduğu gibi mükellefe ağır yük getirdiği için kabul edilemez.Ben şahsen Zekât bakımından şirketler arasında bir ayırım yapmanın hiçbir şekilde fıkha uygun düşmeyeceği kanaatındayım. Zaten alınıp satılan hisse senetleri için dahi, onların hangi tür şirkete ait olduklarına bakılmaksızın artık günümüzde hâkim görüş onların da bir ticaret malı gibi %2,5 üzerinden zekâtlandırılacağı yönünde olmuştur. Sınaî üretimi, kazançları-kâr paylarını ve onlara ait senetleri öşür gibi zekâtlandırmak birbirine benzemeyenler arasında kıyas yapmak olur ki bu batıldır. Diğer taraftan bu, ilgili alanda iş yapan insanlara, diğerleriyle ve dünya ile rekabet yapma şansını da vermez. Yoksuldan yola çıkan bu görüş sanayici/imalatçıyı düşünmemiş ve Hz. Pe\;gamber (s.a)’in; “Ben hem ^loksul ve hem de zengin olanlarınızın Mevlâsıyım: gözetip kolla!^ani!;ım’'^'^^ hadisiyle ters düşmüştür. Üretim tesislerinin tarlaya benzetilmesi, uygun değildir. Onların maliyetleri, durmadan yenilenme ihtiyaa böyle bir kıyasa hak tanımaz.
2- Zekâtın Şirket/Kurumca Ödenmesi Ve Ortaklıklarda Nisap
Nisabın yani zekatla yükümlü olabilmek için kişinin mülkiyetinde bulunması gereken asgari servet ve sermayenin hesaplanması ve zekatın ödeme şekli bakımından önemli olan bir husus da şirketi bir hükmi şahsiyet olarak değerlendirmenin mümkün olup olmaması meselesidir. Hükmi şahsiyet bu günkü mefhumu ve müessese hüviyetiyle oldukça yenidir. Bu sebeple de İslam hukuku ile iştigal edenler “hükmî şahsii/et”in tanınması, hak ve borçlarda taraf olması meselesini tartışmışlardır. Bizim mevzuumuz olan zekat açısından meseleye bakılınca İmam Şâfiî’nin “ortak malın nisabında ortakların her birine düşen miktarın değil, hisseler toplamının esas alınacağı” şeklindeki içtihadı, şirketin zekat mükellefi bir hükmi şahsiyet olarak değerlendirilmesine müsait bulunmaktadır. Şd/irye göre 20'şer koyunu olan iki kişi ayrı ayrı zekat mükellefi olmadıkları halde, koyunla-rını birleştirir, ortaklık kurarlarsa şirketin malvarlığı 40 koyun olacağı için onlann zekat ödemeleri gerekecektir. Nevevî gibi Şafiî fukahasının açıklamalanndan, bu hükmün yalnızca hayvan ortaklığına mahsus bulunmadığı anlaşılmaktadır. İşte buradan harekede; “Bir şirketin ortakları mâlik oldukları hisseler bakımındat zekât mükellefi olmasalar dahi şirket sermaıjesi nisaba ulaşıyorsa, şirket, şirke
IS^IAM'IN OAN ANIŞMA I'AM A$MA ME DENİYETİ
olarak zekât mükellefkUr", tlomek ı-numkündvır. Ancak bu takdirde karşırm^j^^ sorunlar çıkar:
a.Laik ülkelerde şirketin bütün ortakları zekat ödenmesi kararına 1^^ mayabilirler. Veya ortaklar arasında gayrimüslimler bulunabilir. Buna rağj^*
zekatı şirket ödeyecekse ödemeye razı olmayanların veya gayri müslimlcrin|^ sesine düşen miktar ayrılarak geri kalanı ödemek mümkündür.
b.Şirketin bazı ortakları yoksul ve dar gelirli oldukları halde onlarda mükellefi olmakta ve zekat ödemektedirler. Halbuki onlar bizzat zekât alabil, durumdadırlar. Böyle ortakların tespit edilip ödenecek zekatın bir miktarı ayf,|, rak bu ortaklara ödenmesi ile bu sorun çözülebilir.
olarak verebilirler. Ancak bu, daha önceden de belirttiğim gibi, aslî ihtiyaç]^
temin edebilecek seviyede bir iş kurmanın sermayesi olacak bir miktarda
onu aşmameılıdır.
B- HİSSE, TAHVİL SENETLERİ Ve GELİRLERİ ZEKÂTI
İki türlü senet vardır; a. Hisse, b. Tahvil senedi. Şirketlerdeki onaklıkse-dine “hisse senedi’’ denilir ki buna sahip olan kişi ilgili şirketin bütün ma: lıklarına, üretim ve kazançlarına hissesi nispetinde ortak olur. Dolayısıyla bu mülkiyet senedi’dir. “Tahvil senedi” ise faize ayarlı bir "borç senedi ’dir ve bunu alan kişi belli vâde sonunda ana parasıyla birlikte onun için öngörülen faiani de alır. Fıkhî hüküm bakımından ribâ/faiz haram olduğundan burada anca! ana paranın zekâtı söz konusu olup elde edilen faiz geliri için zekât söz konu; olmaz; Kur’an’da zekâtın ancak helâl ve temiz keızançlardan ödeneceği dil getirilir^’’. Peygamber (s.a) de bir sözlerinde; “Hayrı ancak hayır olan getirir şer hayır getirmez) ” derken o bir başka sözlerinde de:
“Allah haram ve haksız kazançtan zekât/sadaka ve temiz olunmadan/abdes siz de namazı kabul etmez”^^^,
ıli'lirı**', UovU'ıv (», ibaclellerin geçerli olabilmesi için onlara ait kendi temizlikle-,İllin (Ic luılunıutisı gı*rektiğini dile getirmiş oluyorlar,
Hlft.u- fiem'ilerl'ne gelince bunlar ticarî veya bir üretim şirketine ait olur-Inr, Mal îlifllml ve hl/.met üretimi olmak üzere de iki türlü üretim vardır. Mal olsun hl/nuM olsun Hinin haram saydığı üretim şirketlerine ortak olmaya; onların hisse snu’linini almaya bu Din izin vermez. Eğer hisse senedi alınarak bu tür Şİİ kellen- oı lak (Sunmuşsa yukarda değindiğimiz âyet doğrultusunda buradan gi’leı ek ka/.ınçkır değil ancak ana para -ve onun da kendisi helâl ise- zekâta tâbi olaeaklıı. Helâl mal ve hizmet üreten şirketlere ait hisse senetlerine gelince elbet bu tür şirketlere ortak olmak ve borsadan onlara ait senetleri almak da lıelâkliı.
1 lissı* sı'nedinin üç türlü değeri vardır: a- Üzerinde yazılı rakam değeri, b-Ihmç değeri, c- Piyasa değeri. Bunlardan zekât bakımından genel kabul gören onun piyıisa tlcğcridir.
/ /ise senedi: İşletmenin; arsa, bina, fabrika, edevat, tezgâh ve makinalar, demir baş eşyalar, para, borç ve alacaklar, üretilmiş ya da mevcut ticarî mallar, ihtirâ (patent) 1ar, diğer işletmelerdeki ortaklık payları vs. bu işletmenin maddî-mânevî tüm varlıklarını kendi nispetinde temsil eden bir ortaklık senedi ve bir rniil/clyet senedi’dir. Günümüzdeki işleyen haliyle küçük işletmeler dışındaki şirketlere ait senetlerin bizzat kendileri, bir nevi durmadan alınıp satılan bir ticarî mal konumuna gelmişlerdir. Bu senetlerin sahipleri her yıl dağıtılacak kâr payı ile bir gelir etmeği değil de senet olarak onların piyasadaki alım-satı-mından kazanç sağlamayı amaçlamışlarsa artık onlara ticarî mal olarak bakılabilir. İşte bu durum ilk defa 1952’de Şam’da yapılan bir toplantıda muasır fakıhlerce ele alınmış ve orada; Türü ne olursa olsun bütün hisse ve tahvil senetlerinin ticarî mal konumunda olduğu ve buna göre de piyasa değerleri üzerinden %2,5 nisbetinde zekâta tâbi olacakları kararına varılmıştır. Ayrıca hisse senedine dağıtılan bir kâr payı varsa onun da artı olarak zekât konusu olduğu belirtilmiştir. Fakat konu burada bitmemiş bundan sonra 1965 Kahire, 84’te Kuveyt ve 88 yılında da Cidde şehrinde yapılan uluslar arası toplantılarda bu konu yeniden tartışmaya açılmıştır. Biz burada, aralarında önemli farklar olmamakla beraber, Kuveyt ve Cidde toplantılarında alınan kararlara yer vermek istiyoruz:
Geniş bilıji için “Haram Kazançlardan Zekât, Sadaka” başlığına bak.
excursiones en estambul sundu ve devam edecek.