excursiones en estambul ve hiclik999

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve hiclik999 sizlere en akıcı bilgileri yazan excursiones en estambul diyorki başvurulması- ya da bazı başka disiplinler aracılığıyla onaya konması gerekir Freudcu libido elbette sadece bir postüladır: Adler’in güç istenci, ampirik verile, rin yöntemsiz bir genelleştirmesi gibi görünür ve elbette yöntemsiz olması ge. rekir, çünkü bir psikanalitik yöntemin temellerini atmaya imkân veren odur. G Bachelard, öncüllerinden esinlenmişe benzer; cinsellik postülası, onun araştır, malarına egemen olmuş gibidir; başka yerlerde de ölüme, doğum travmasına, gû,; istencine gönderiliriz; sözün kısası, onun psikanalizi ilkelerinden çok yönteminden emin görünür ve bu yöntemi aydınlatmak üzere hiç şüphesiz araştırmasının belirgin hedefi konusunda alacağı sonuçlara güvenir. Ama bu, arabayı atın önüne koşmaktır; sonuçlar hiçbir zaman ilkeye ulaşmaya imkân vermeyeceklerdir, tıpkı sonlu kipleri toplamanın da tözü kavramaya imkân vermeyecek olması gi-bi. Dolayısıyla bize öyle görünüyor ki, insanı, a priori olarak bir cinsellik ya da bir güç istenci kılan bu ampirik ilkeleri ya da postülaları burada terk etmek ve ontolojiden hareketle psikanalizin hedefini kesin bir tarzda ortaya koymak gerekir. Bir önceki paragrafta yapmaya çalıştığımız da buydu. Insan-gerçekliğinin, libido ya da güç istenci olarak betimlenebilir olmaktan çok daha önce, kâh doğrudan, kâh dünyanın sahiplenilmesi yoluyla, varlık seçimi, olmak seçimi olduğunu gördük. Ve şunu da gördük ki, -seçim sahip olmaya yöneldiğinde- son tahlilde her şey, cinsel gizilgüçlülüğü için değil, varlığı verdiği tarza göre, varlığın bu şeyin yüzeyine çıkışına göre seçilir. Şu halde şeylere ve maddelerine ilişkin bir psikanaliz, öncelikle, her şeyin varlığın ve insan-gerçekliğinin bu varlıkla münasebetinin nesnel sembolü olma tarzını göstermeye çalışmak zorundadır. Bunur sonrasında, doğada bütün bir cinsel sembolizmi keşfetmek gerekeceğini yadsı mıyoruz, ama bu ikincil ve indirgenebilir bir katmandır ve ilkin cinsellik-önces yapıların psikanalizini öngörür. Böylece biz, G. Bachelard’ın suyu konu alanda hiyane ve derinlikli yaklaşımlarla dolu incelemesini, bir öneriler bütünü olaral bundan böyle ilkelerinin bilincinde olan bir psikanaliz tarafından kullanılma gereken değerli bir malzemeler derlemi olarak görüyoruz.
Nitekim ontolojinin psikanalize öğretebileceği şey, öncelikle şeylerin imler lerinin hakiki kökeni ve bunların insan-gerçekliğiyle olan hakiki ilişkisidir. Gı çekten de yalnızca ontoloji aşkınhğın düzlemi üzerinde konumlanabilir ve dû ya-içinde-olmayı iki terimiyle birlikte tek bir bakış altında kavrayabilir, çün bir tek o, kökensel olarak cogitonun perspektifi içinde yer alır. Şeylerin varolı sal sembolizmini
^jısının, limonu kavramanın öznel bir kipi olmadığını söylüyorduk: bu sarı, li-ııjııdur. Limonun bütünüyle kendi nitelikleri içinde yayıldığım ve niteliklerden )ı{rbirinin başka nitelikler içinde yayıldığını da gösterdik*^; bu, tam da burada-diye adlandırdığımız şeydir. Varlığın her niteliği bütün varlıktır; onun mutlak jlttitısallığmm mevcudiyetidir, farklılaşmamışlığının indirgenemezUğidir. Bu-!,unla birlikte, kitabımızın İkinci Kısmı’ndan itibaren, bizatihi niteliğin içinde, i ptojenin ve olgusallığın ayrılamazlığı üzerinde diretiyorduk. Nitekim şöyle yazı-I jorduk; “Niteliğin (var) olması için, doğası gereği varlık-olmayan bir hiçlik için \ tarlığın olması gerekir... nitelik, vardırın Ul y a] sınırlan içinde açığa çıkan bü-j lunvarlıktır. ’ Böylece, kökenden itibaren niteliğin imlemini kendinde-varlıb he-İ sabma yazamayız, çünkü niteliklerin varolması için esasen “vardır” gerekir, yani I lendi-içinin hiçleyici aracılığı gerekir. Ama bu açıklamalardan yola çıkarak nite-’ıi^n imleminin bu kez de “vardır’hn güçlendirilmesi gibi bir şeye işaret ettiğini lolayca anlanz, çünkü “vardır’hn mutlak biçimde ve kendinde olarak olduğu haliyle varlığın ötesine geçmesi için tam da bu imlemden destek ahnz. Bu anlam-ık, niteliğin her kavranışında, yazgımızdan kurtulmak, “vardır”ın hiçlik gömle-^ delmek ve salt kendindeye kadar nüfuz edebilmek için gösterilen metafizik kçaba vardır. Ama biz bütünüyle orada, karşımızda duran niteliği ancak bütünüyle bizden kurtulan bir varlığın sembolü olarak kavrayabiliriz; yani, kısacası, açığa çıkan varlığı, kendinde varlığın sembolü olarak harekete geçirebiliriz. Bu, lam da “vardır”ın yeni bir yapısının oluştuğu anlamına gelir ve aynı temel projenin mutlak birliği içinde açığa çıkmakla birlikte bu yeni yapı imleyici katman-ir, Varlığın her türlü görüsel açığa çıkışının metafizik yoğunluğu adını vereceğiz şey budur; psikanaliz aracılığıyla ulaşmak ve açığa çıkartmak zomnda ol-iuğumuz şey de tastamam budur. Sarının, kmnızmın, cilalının, pûrtûklûnûn Metafizik yoğunluğu nedir? Limonun, suyun, yağın, vb. -o ilk somlardan sonra Atacağımız soru olarak— metafizik katsayısı nedir? Psikanaliz, eğer günün birin
Ancak biz, örneğin, duygulanımlarımızla ilgili eğilimlerimizi, aydınlatmak da renklendirmek istediğimiz şeyin üzerine “yansıttığımızı” düşünmenin bir h olduğunu da göstermiştik. Nitekim öncelikle, bir duygulanımın hiçbir biçin içsel bir eğilim olmadığını, ne olduğunu nesnesi aracılığıyla kendine öğreten, r nelleştirici ve aşkın bir münasebet olduğunu çoktandır biliyoruz. Ama hepsi değil; tek bir örnek, yansıtma [projection] aracılığıyla açıklamanın (“bir manz bir ruh halidir” şeklindeki çok bilinen ifadenin anlamı budur) bir ilke kanıtsa [petition de principe] işlemi olduğunu bize gösterecektir. Örneğin, cıvık [visq ux] diye adlandırılan o özel niteliği ele alalım. Bu niteliğin, Avrupalı yetişkin sından, kolaylıkla olmak ilişkilerine indirgenebilecek bir dolu insani ve oh özellikleri imlediği açıktır. Tokalaşan bir el cıvıktır, bir gülücük cıvıktır, bir şünce, bir duygu cıvık olabilir. Sıradan ve ortak kanaate göre, ben öncedenh( ma gitmeyen ve kendileri sebebiyle suçladığım bazı davranışların ve bazı alı tavırların deneyimini edinirim; öte yandan da, cıvığın duyulur görüsüne sahil Ondan sonradır ki, bu duygular ile cıvıklık arasında bir bağlantı kurarım v vık, tüm insani hisler ve tavırlar sınıfının sembolü olarak çalışır. Dolayısıyla insani davranışlar kategorisine ilişkin bilgimi cıvık nosyonu üzerine yansıt suretiyle onu zenginleştirmiş olurum. Ama yansıtma aracılığıyla yapılan bu lama, nasıl kabul edilebilir? Eğer duyguları salt psişik nitelikler olarak öne kavradığımızı varsayarsak, onlann cıvıkla ilişkisini nasıl kavrayabiliriz? Nite saklığı içinde kavranan duygu ancak düpedüz beklenmedik, bazı değerlere! zı sonuçlara kıyasla kmanabilen belli bir eğilim olarak açıklanabilir; eğerim^ ceden verilmemişse, hiçbir durumda “imge yaratmayacaktır”. Ve öte yand vık, eğer kökensel olarak duygusal bir anlamla yüklü değilse, eğer kendini y ca belli bir maddi nitelik olarak veriyorsa, bazı psişik birliklerin sembolik t cisi olarak nasıl asla seçilemeyeceğini anlayamayız. Kısacası, cıvıklık ile bat lerin yapışkan sırnaşıklığı arasındaki sembolik bir ilişkiyi bilinçli olarak vf ça kurmak için, bizim esasen sırnaşıklığı cıvıklığın ve cıvıklığı da bazı sıma lann içinde kavramış olmamız gerekir. Şu halde buradan çıkan sonuç, yaı aracılığıyla açıklamanın hiçbir şeyi açıklamadığıdır, çünkü bu açıklama a(
Varlık ve Hiçlik
l,en şeyi varsayar. Zaten böylesi bir açıklatna bu ilkesel itirazdan kunul-başkasıyla, deneyden devşirilen ve bir o kadar ciddi olan bir başka iti-ılaşır' nitekim yansıtma aracılığıyla açıklama, yansılan öznenin, cıvık di-dıracağı tavırların yapısının ve etkilerinin belli bir bilgisine deneyim ve flaşmış olmasını içerir. Gerçekten de bu anlayış içinde, cıvıklığa yapılan .^jajıiann sırnaşıklığına ilişkin deneyimimizi bir bilgi olarak zenginleştirmez;
(M esasen edinilmiş olan bilgiler için temalik birlik, imgelerle bezenmiş bö-. ^görevi yapar. Bir başka yönden, gerçek anlamıyla ve yaktık halde dûşünûl-
■jjgûnde cıvıklık bize pratik açıdan zararlı görünebilir (çünkü cıvık maddeler el-".{liınize, giysilerimize yapışırlar, leke yaparlar), ama iğrenç gelmez. Nitekim cmk-
■jşnbize esinlendirdiği tiksintiyi, bu fizik niteliğin bazı ahlaki niteliklere bulaştığından başkaca bir şeyle açıklayamayız. Şu halde cıvığın sembolik değerinin jj^nilnıesi gibi bir şeyin olması gerekir. Ama gözlemin bize öğrettiği üzere, çok hıjçûkyaştaki çocuklar da cıvık olan karşısında, sanki cıvık olan esasen psişik olana bulaşmışçasına bir iğrenme gösterirler; gözlem bu çocuklann konuşmayı öğ-,niröğrenmez, duyguların betimlenmesinde kullanılan “yumuşak”, “aşağı”, vb. iöıcûklerin değerini anladıklarım da öğretmektedir. Her şey, sanki, biz duygu-'ann ve edimlerin tümüyle maddesellikle yüklü, tözsel bir dokuya sahip, gerçek-mpmuşak, düz, cıvık, aşağı, yukarı, vb. oldukları bir evrende beliriyormuşuz fibivebu evrendeki maddi tözler, onları tiksindirici, korkutucu, çekici, vb. kılan psişik bir imleme kökensel olarak sahiplermiş gibi cereyan eder. Burada yansıtma oda analoji yoluyla yapılacak hiçbir açıklama kabul görmez. Ve özetlersek, cıvı-Şnpsişik sembol değerini huradakinin [ceci] ham niteliğinden devşirmemiz de, a anlamlılığı söz konusu psişik tavırlara ilişkin bir bilgiden hareketle buradaki lerine yansıtmamız da imkânsızdır. O halde, maddeselliği ilkesel olarak imle-
l^mayan olarak kalması gereken nesnelere karşı duyduğumuz tiksintilerimiz-laelretlerimizle, sempatilerimizle, eğilimlerimizle dile gelen bu muazzam tümel imbolizmi nasıl anlamak zorundayız? Bu araştırmada ilerlemeler kaydetmek için pıiakım postûlaları terk etmek gerekir. Özellikle, cıvıklığın şu ya da bu duyguya ı^fedilmesinin bir bilgi değil, ama yalnızca bir imge olduğunu bundan böyle a ll'iöii olarak postüla haline getirmeyeceğiz — keza, daha geniş bilgiye sahip ol-Nan, fizik maddenin sembolik olarak şeklinin değiştirilmesine imkân veren şe-psişik olduğunu ve “cıvık’kn imleyici olarak
Kökense! projeye dönelim. Bu, kendine mal eime, sahip olma projesidir. Şu halde cıvık olanı, varlığını açığa çıkarmaya zorlar; kendi-içinin varlıkla belirişi sahiplenici olduğundan, algılanan cıvık “sahiplenilecek cıvık”lır, yani ben ve cıvık arasındaki kökensel bağ öyledir ki, ideal olarak ben kendim onun varlığı ol-duğum ölçüde, bu varlığın temeli olmaya doğru atılımda bulunurum. Dolayısıyla daha kökenden itibaren, bu varlık, temellendirilecek bir mümkün olan ben olarak belirir; kökenden itibaren psişikleştirilir. Bu, onu ilkel animizmin yaptığı gibi bir ruhla, ya da metafizik üstünlüklerle donattığım anlamına gelmez, yalnızca onun maddeselliginin bile bana psişik bir imleme sahipmişçesine açınlandıgı-m gösterir — zaten bu psişik imlem de onun kendinde-varlık karşısında sahip olduğu sembolik değerle bir ve aynı şeydir. Cıvığa bütün bu imlemlerini kazandırmanın bu sahiplenici, kendine mal edici tarzı, özgür proje olduğu halde ve kendi-içinin varlığının kendisiyle özdeşleştiği halde, formel bir a priori olarak düşünülebilir; çünkü gerçekten de kökensel olarak cıvığın varlık tarzına değil, yalnızca cıvığın ham bir halde duran oradaki-varlığına, karşılaşılan salt varoluşuna bağımlıdır. Bu kendine mal edici tarz aynı zamanda kendine mal etmenin sıradan projesi olduğu ölçüde, salt “vardır”dan hiçbir şekilde ayrılmadığı ve onu ele alış tarzımıza göre salt özgürlük ya da salt hiçlik olduğu ölçüde, başkaca her karşılaşma için de aynıdır. Ama cıvık, tam da bu kendine mal edici proje çerçevesinde açığa çıkar ve cıvıklığını geliştirir. Şu halde bu cıvıklık esasen -cmğın ilk görünmesinden itibaren- bir talebe cevaptır, esasen kendinin bağışıdır; cmk dünyanın benimle kaynaşmasının çoktan başlamış girişimi gibi görünür; kendi si hakkında bana öğrettiği şeyde, beni emen vantuz özelliği de esasen somut bi sorgulamaya verilen karşılıktır; bizatihi varlığıyla, varlık tarzıyla, tüm maddesiy le cevap verir. Ve verdiği cevap hem bütünüyle soruya uyarlanmıştır, hem d opak ve çözünmezdir, çünkü olanca dile gelmez maddeselliğiyle dölüdür. Son ya tastamam uyarlandığı ölçüde açıktır: cıvık, bende eksik olan şey olarak ka’ ranır, kendine mal edici bir soruşturmayla yoklanır; bu kendine mal etme girij miyle cıvıklığını keşfettirmeye imkân verir. Opaktır, çünkü imleyici form kene için tarafından cıvığın içinde yaratılsa da, cıvık bu formu lam da olanca cıvık ğıyla gelip doldurur. Şu halde cıvıklık bizi dolu ve yoğun bir imleme gönder ve bu imlem bize kendinde-varhğı açar; öyle ki cıvıklık şu anda dünyayı orta çıkanyormuş gibi, bizim-kendimizi-kurma-girişimimizi ortaya çıkarıyormuş gibi mal etme,
f"’^^^y,ndaki karşıtlığı aşan bir doğadır ve bize dünyanın ontolojik ifadesi ola-yani, ister maddi düzenlemeler, isler aşılmış aşkınlıklar söz konu-'*'^1 un dünyadaki bütün buradakilerin sınıflandınlacağı bölüm olarak sunulur. ^*|jeme^dr ki, cıvığın cıvık olarak kavranması, aynı anda da kendini dünyanın indindesi olarak vermenin özel bir tarzını yaratır, cıvığın cıvık olarak kavran-
varlığı kendi tarzında sembolize eder, yani cıvıkla temas devam ettiği ölçü-, bizim için ber şey sanki cıvıklık bütün bir dünyanın anlamıymışçasına, yani, i.;[ienkde klanına mensup ilkel insanlar için bütün nesnelerin kertenkele olma-î .undaki gibi, kendinde-varlığın yegane varlık kipiymişçesine cereyan eder, Se-|.jcnörnekte, cıvığın sembolize ettiği varlık kipi hangisidir? İlk önce gördüğüm,
1^,İlgın homojenliği ve taklididir. Zift gibi cıvık bir madde, kuraldışı bir akış-iuiıdır. Bize önce her yönden kaçan ve her yönde kendi kendisine benzeyen, her |jnden kurtulan ve yine de üzerinde yüzülebilen varlığı, kendi kendisinde son-];j72kadar değişen, üzerinde iz bırakılmayan ve bizim üzerimizde iz bırakamayan, üzerimizden kayan ve üzerinde kayılan, kayma aracılığıyla (kayık, deniz inoiom, su kayağı, vb.) sahiplenilebilen ama size bağlı olduğu için sahiplenme-'-!E, tehlikesiz ve belleksiz varlığı gösterir gibi görünür. Zift gibi cıvık madde,
■;2İİ ebedilik ve sonsuz zamansallık olan, çünkü değişen hiçbir şey olmaksızın urmaksızm değişiklik olan ve bu ezeli ebedilik ve zamansallık senteziyle, salt znansallık olarak kendi-içinin, salt ezeli ebedilik olarak kendinde ile mümkün İM kaynaşmasını en iyi sembolize eden varlığı gösterir gibi görünür. Ama cıvık İfnanda da esas itibariyle şüpheli bir şey gibi açığa çıkar, çünkü akışkanlık on-,|3waşlaiılmış olarak mevcuttur; sıvılığın kalınlaşmasıdır, kendi kendisinde ka-sıvı üzerinde doğmakta olan utkusunu, yani, salt katının temsil etliği fark-'-^tnamışlık kendindesinin sıvılığı dondurmaya, yani onu temellendirmek zo-.-"da olan kendi-içini özümsemeye yönelik eğilimini temsil eder. Cıvık, suyun l'^Çekişnıesidir; cıvık kendi kendisini oluşan bir fenomen gibi verir, suyun de-içindeki devamlılığına sahip değildir, tersine, bir durum değişikliği için-f S^fÇekleşen kesinti gibi bir şeyi gösterir. Cıvığın bu donmuş devingenliği, sa-İPİenıtieyi bezdirir. Su daha kaçıcıdır, ama kaçıcı olarak, kaçışı içinde onu sa-[femek mümkündür. Cıvık, kalın bir kaçışla kaçar ve suyun kaçışıyla benzer-'^'^ğun ağır ve yere sürünürcesine uçuşunun atmacanın uçuşuyla benzerli-
excursiones en estambul yazdı ve sundu..