excursiones en estambul ve varllık ile hiclik

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve varllık ile hiclik merhabalar bugün excursiones en estambul yazılarını yazdı ve excursiones en estambul dediki Eğer kendi-için durumundan başka bir şey değilse, buradan şu sonuç çı-j-jr: durum-halindeki-varlık, aynı zamanda hem oradaki-varlığının, hem de 0n-dtesindeki-varlığımn farkına vararak insan-gerçekliğini tanımlar. Gerçeklen de, insan-gerçekliği her zaman oradaki-varlığının ötesinde olan varlıktır. Ve durum da, oradaki-varhğm, onun-ötesindeki-varlık içinde ve onun tarafından vorumlanan ve yaşanan düzenli bütünüdür. Şu halde ayrıcalıklı durum yoktur; bundan şunu anlıyoruz: özgürlüğün veri olarak oluşturduğu verinin kendi ağır-bğı altında boğduğu bir durum olmaz — buna karşılık, kendi-içinin başka durumlarda olduğundan daha özgür olduğu bir durum da olmaz. Bunu, Bergson’un ‘içsel özgürlük” kavramı doğrultusunda anlamamak gerekir, Politzer’in La fin İmparade philosophique'de* alaya aldığı bu yaklaşım, düpedüz, kölenin zincirler içindeki içsel yaşamının ve yüreğinin bağımsızlığını kabul etmektir. Zincirle-niçindeki kölenin de efendisi kadar özgür olduğunu söylediğimizde, belirlenmemiş olarak kalan bir özgürlükten söz etmek istemiyoruz. Zincirleri içindeki köle bunları kırmak için özgürdür; bu demektir ki, köle için, zincirlerinin anlamı bile seçeceği amaç ışığında ortaya çıkacaktır: köle olarak kalmak ya da kölelikten kurtulmak için beteri göze almak. Hiç şüphesiz, köle, efendinin sahip ol-% varsıllıkları ve yaşam düzeyini elde edemeyecektir; ama bu yüzden de bunlardan hiçbiri onun projelerinin nesneleri değildir, köle ancak bu hâzineleri sa-lıiplenmeyi düşleyebilir; kölenin olgusallığı öyledir ki, dünya ona bir başka yüz-belirir ve ortaya koyacağı, çözmek zorunda olduğu başka sorunları vardır; ellikle de, kendini esas itibariyle köleliğin alanı üzerinde seçmesi ve bizatihi bu-fadan hareketle bu karanlık zorlamaya bir anlam vermesi gerekir. Örneğin, isya-seçerse, kölelik, bu isyan için öncelikle bir engel değildir, kölelik kendi anla-ve ters düşme katsayısını ancak bu isyan aracılığıyla kazanacaktır, isyan ve isyan sırasında ölen kölenin yaşamı tam da özgür bir yaşam olduğu için; jl^ir proienin avdınlattıgı durum tam da dolu ve somut olduğu için;
özgürce seçtiği projenin ışığında ortaya konmuş olur: farklı durumlar,]^ mak için yerleşebileceğimiz hiçbir mutlak bakış açısı yoktur, her insana ^ tek durumu, kendininkini gerçekleştirir.
4) Durum, ancak aydınlattıkları oradaki-varlıktan itibaren kendilerine ^ atılımda bulunulan amaçlarla aydınlatıldığından, alabildiğine somut görûn^^ bette, soyut ve tümel yapıları barındırır ve taşır, ama dünyanın bizeçevird^j yüzü olarak, biricik ve kişisel şansımız olarak anlaşılmak zomndadır. Ka|j'| masalını hatırlayalım; bir taşralı, yasayı görmek için şatonun kapısına gelir; |, kunç görünüşlü bir muhafız yolunu keser. Taşralı muhafıza karşı çıkmayace^j, edemez, bekler ve beklerken ölür. Ölüm anında, muhafıza sorar: “1 başka bekleyen olmamasının nedeni ne?” Ve muhafız cevap verir: “i ca senin için yapılmıştı.” Kendi-içinin durumu işte böyledir, dilersenizayncjj da eklenebilir: herkes kendini kendi kapısı kılar. Durumun somutlaşması,özel le de kendi-içinin soyut ve tümel temel amaçlan asla hedef almama olgıısuylalı lirir. Seçimin derindeki anlamının evrensel olduğunu ve bu yoldan, kendi-p bir insan-gerçekliğini tür olarak var kıldığını bir sonraki bölümde hiç şûpk göreceğiz. Yine de, örtük olan anlamı ortaya çıkarmak gerekir; varoluşsalpsıhı liz işte burada bize yardımcı olacaktır. Ve bir kez ortaya çıkarıldığında, kendn nin bitiş ve başlangıç anlamı, kendini göstermek için özel bir somudaşmayaî yaç duyan bir “unselbststândig” olarak belirecektir’’. Ama gerçeği kurup, oı ötesine geçmesini sağlayan projesinde yaşadığı ve sürdürdüğü biçimiyle am somutlaşması içinde, kendi-içine yaşadığı durumun özel bir değişikliğiolaral rünür (zincirlerini kırmak. Frankların kralı olmak, Polonya’yı özgürlüğüneb' .urmak, proletarya için mücadele etmek). Yine de, kendisine doğru atılnnd^ unulacak mücadele önce genel olarak proletarya için bile olmayacak, n, kişinin ait olduğu falanca somut işçi grubu içinde hedef alacaktır. çekten de amaç, verinin ötesine geçilmesi olarak seçildiği
Kendı-ıçuı ,.uuiu^k: nazır bir amaçla birlikte belirmez. Ama o, durumu arken”, “kendini yapar” ve kendini yaparken de durumu.
5)Durum, nesnel ya da öznel olmadığı gibi, bir özgürlüğün özgür sonucu ya j^aruz kaldığım zorlamaların tamamı olarak da düşünülemez. Durum, zorla-
özgürlüğün verdiği zorlama anlamıyla özgürlük tarafından aydınlatılmamdan kaynaklanır. Ham varolanlar arasında bağlantı olamaz, varolanlan kulla-ılmbilir araç-bileşimleri halinde öbeklendirerek kuran özgürlüktür ve bağlantı-,mnsebebine, yani amacına doğru atılımda bulunan da yine özgürlüktür. Ama o mdan itibaren, tam da bir bağlantılar dünyası içinde bir amaca doğru atılımda lulunduğum için, şimdi ayrımlarla, birbirine bağlı dizilerle, bileşimlerle karşıla-ınm ve yasalar uyarınca eylemeye karar vermek zorunda kalınm. Girişimlerimin başarısızlığına ya da başarısına bu yasalar ve onlan kullanma biçimim karar ı-eriT. Ama yasal ilişkiler özgürlük aracılığıyla dünyaya gelirler. Nitekim özgürlük, amaçlara doğru özgür proje olarak dünya içinde eklemlenir.
6)Kendi-için, zamansallaşmadır; bu demektir ki var değildir; kendini “var kı-iar". İnsanlarda doğal bir biçimde var kabul edilen ve kişinin, pek çok durumda ampirik olarak kendininki gibi duyumsadığı bu tözsd devamlılığı (“o değişmedi", “o hep aynı”) fark ettirmek zorunda olan durumdur. Aynı bir projede özgürce sebat etmek, gerçekten de hiçbir devamlılık içermez, tam tersine, burada söz konusu olan angajmanımın durmadan yenilenişidir, bunu daha önce gördük.
Ama kendini geliştiren ve doğrulayan bir proje tarafından kuşatılıp aydınlatılan lerçekler, tersine, kendindenin devamlılığını gösterirler ve bu gerçekler bize kendi imgemizi gönderdikleri ölçüde, devamlılıklarıyla bize destek olurlar; hat-lâonlann devamlılıklarını sıklıkla kendi devamlılığımız gibi kabulleniriz. Özel-liidede, yerin ve etrafın, hemcinsimizin hakkımızdaki yargılarının, geçmişimizin devamlılığı sebat edişimizin bozulan bir imgesini şekillendirir. Kendimi zamansal-Mrdığım sürece, ben başkaları için her zaman Fransızım, memur ya da prole-ttm, Bu gerçekleştirilmez olan, durumumun değişmez bir sınırı olma vasfı ta-
Bunun gibi, bir insanın mizacı ya da karakteri adı verilen ve bu insan başka-Hb-oiduğu ölçüde onun kendi özgür projesinden başka bir şey olmayan şey kendi-içine değişmez bir gerçekleştirilmez olarak görünür. Alain, karakterin '"’diçme, bir söz verme [serment] olduğunu çok iyi saptamıştır. “Ben yumuşak Jb değilimdir” diyen kişi, hiddete yönelik özgür bir angajmanı ve aynı anda 'Biçmişinin ikircikli bazı ayrıntılarına ilişkin özgür bir yorumu bir çeşit söz-
leşmeye bağlamaktadır. Bu anlamda, karakter yoktur — yalnızca ken^j ], ilişkin bir proje vardır. Ama bununla birlikte karakterin “veri” v; gelmemek gerekir. Beni nesne-başkası olarak kavrayan başkası için, kar ya da açık sözlü, korkak ya da cesur olduğum doğrudur, Buveç^^ gönderen başkasının bakışıdır: bu bakışın deneyiminde, kendi(nin) yaşj bilinçli özgür projesi olan karakter, üstlenilecek olan
rietur”* haline gelir. O zaman, yalnızca başkasına değil, başkası karşısın(jj,' olduğum konuma ve bu konumu korumakta göstereceğim sebata kendimi başkasının bakışıyla büyülenmeye bıraktığım ölçüde, karakteri] nim gözümde, gerçekleştirilmez “ne varietur” olarak, varlığımın tözselde ğı olarak şekillenecektir — tıpkı, “Kırk beş yaşımdayım ve bu yaştan şecek halim yok” türünden, sıradan ve her gün telaffuz edilen tüma mak istedikleri gibi. Hattâ çoğu kez, karakter, kendi-içinin olmaya doğruatJuj da bulunduğu kendi-için-kendinde haline gelmek için geri şeydir. Bununla birlikte, geçmişin, etrafın ve karakterin bu nitelikler olmadığına işaret etmek gerekir; bunlar ancak projemin sûreldilip bağlılaşım halinde şeyler üzerinde açığa çıkarlar. Örneğin, bir savaştan soııı^ uzun bir sürgünün ardından, falanca dağların görüntüsünü değişmemiş birdi, rumda bulmayı ummak ve o taşların görünürdeki durağanlığı ve devamllj üzerinde geçmişe ilişkin bir yeniden doğuş temellendirmek beyhude ok I; görüntü, devamlılığını ancak sebatkar bir proje içinde gösterir: budağlarbeı durumumun içinde bir anlam taşırlar — şu ya da bu biçimde, benim banş içi de yaşayan, kendi kendisinin egemeni ve uluslararası hiyerarşide belli bir sın)i işgal eden bir ulusa aidiyetimi gösterirler. Onlarla bir bozgundan sonra ve* toprağının bir bölümünün işgali sırasında karşılaşmayagöreyim, banahiçdeff m yüzlerini gösteremezler: çünkü benim de daha başka projelerim vardır,çt kü dünya içinde farklı bir biçimde angaje olmuşumdur.
Sonunda, durumun, etraftaki özerk değişiklikler sonucu geçireceği iç ularını her zaman öngörmek gerektiğini gördük. Bu değişikliklerin benimp jemdeki bir değişikliği kışkırtması asla mümkün değildir, ama özgürlü^')®' temeli üzerinde, durumun basitleşmesine ya da karmaşıklaşmasına yob(?^" 1er. Bizatihi bu yoldan, başlangıç projem bana az ya da çok basit gibigöri”® tir. Çünkü bir insan hiçbir
olabilen, bu insanın durumudur. Gerçeklen de ben belirli bir durumun .jgjindeki kendi kendimin projesinden başka bir şey değilim ve bu proje somui jıjrumdan itibaren beni önceden-taslaklaştırdığı gibi zaten durumu da yapmış seçimden itibaren aydınlatır. Dolayısıyla durum, bütünü içinde basit-[gjtnişse, döküntüler, çöküntüler, erezyonlar, şiddetli karşıtlıklarla birlikte ona İjesikli bir görünüm, kaba hatlar kazandırmışsa, ben kendim de basil olurum, çûnkû seçimim -ben olan seçim— bu oradaki-dunımun yakalanışı olduğundan, jncak basit olabilir. Yeni güçlüklerin yeniden doğmasının sonucu, bana karmadık bir durumun gösterilmesidir ve ben bu durumun ötesinde kendimi yeniden karmaşık bulurum. Bu, savaş esirlerinin, durumlarındaki aşın basitleşmenin sofucu olarak esaretten neredeyse hayvani bir basitlik içinde geri döndüklerini (ark etmiş olan herkesin saptadığı şeydir. Bu basitleşme, onların projelerinin kendisini, taşıdığı imlem içinde değişime uğratamazdı; ama özgürlüğün bizatihi lameli üzerinde, esir kişinin temel amaçlarının daha açık, daha kaba ve daha yoğun bir biçimde yakalanmasıyla ve bu yakalanma içinde oluşan etrafta bir yoğunlaşmaya ve bir tekdüzeleşmeye yol açardı. Sonuç olarak, durumun formunu da ilgilendiren topyekün bir başkalaşım değildir, içsel bir metabolizma söz konusudur. Bununla birlikte, “kendi hayatımda”, yani aynı projenin birlikçi çerçevesi
Şimdi söyleyeceklerimiz daha çok ahlakçıyı ilgilendirmekle birlikte, buraya kadarki betimleme ve kanıtlamalardan sonra kendi-içinin özgürlüğü konusuna yeniden dönüp, insanın yazgısı açısından bu özgürlüğün ne ifade ettiğini anlamaya çalışmanın da yararsız olmayacağını düşündük.
Daha önceki açıklamalarımızın başlıca sonucu şudur: insan, özgür olmaya Mahkum olduğundan dünyanın tüm ağırlığını omuzlarında taşır; insan dünya-dan ve varolma tarzı olarak kendi-kendisinden sorumludur. “Sorumluluk” söz-“bir olayın ya da bir nesnenin yadsınamaz faili olmaCnm) bilinci” diye '^'"mlanan sıradan anlamı içinde alıyoruz. Bu anlamda, kendi-içinin sorumlu-^bunakıcıdır, çünkü kendi-için, bir dünyanın (va?') olmasını kendi varlığıy-
la sağlayandır. Aynı zamanda kendini de vareden olduğundan, ğu durum hangisi olursa olsun, kendi-için bu durumu kendine özg(j me katsayısıyla birlikte, bu katsayı kabul edilmez bile olsa bütünüyle zorundadır, Kendi-için, durumu, yaratıcısı olmanın gururlu bilinciyiç mek zorundadır, çünkü kişiliğime zarar verme tehlikesi taşıyan enbete,-^'^^ çalar ya da en beter tehditler ancak benim projemle anlam kazanırlaf kendisi olduğum angajmanın fonunda belirirler. Dolayısıyla yakınmaya y mak akıldışıdır, çünkü yabancı bir şey, hissettiğimiz şeyi belirleyemez v ^ ğımız şeye ya da olduğumuz şeye, yabancı bir şey karar veremez. Zaten lak sorumluluk, kabullenme de değildir: özgürlüğümüzün sonuçlarının sal hak talebidir. Başıma gelen her şey benim aracılığımla gelir ve ben ne^ ra üzülebilirim, ne isyan edebilirim, ne de bunları sineye çekebilirim. Zaten lu. şıma gelen her şey benimkidir; bundan anlamamız gereken, en başta, insan o|j rak benim her zaman başıma gelen şeyin üstesinden gelebilecek olmamdır,çun, kü bir insanın başına başka insanlar ve kendisi yüzünden gelen şey ancak injj. ni bir şey olabilir. Savaşın yol açtığı en korkunç durumlar, en beter işkencekı^ gayri-insani şeyler değildir: gayri-insani durum yoktur; ben yalnızca korkuy^ kaçışla ve gizemli davranışlara başvurmak suretiyle gayri-insani olana kmnı-rinm; ama bu karar insanidir ve onun tüm sorumluluğunu taşırım ayrıca kendi kendimle ilgili özgür seçimin imgesi olduğu için bana sunduğu her şey, beni temsil ettiği ve beni sembolize ettiği ölçüde b» İzidir. Kendim hakkında verdiğim kararla şeylerin terslik katsayısına ve onIm öngörülemezliğine varıncaya kadar her şeyi belirleyen ben değil miyim? Beyitçe, bir yaşamın içinde arızilikler yoktur; aniden patlak veren ve beni sûrûkleytıı bir toplumsal olay dışarıdan gelmez; bir savaşta silah altına alınmışsam, bu savaş benim savaşımdır, beni gösterir ve onu hak ederim. Önce, intihar ya da fe yoluyla, kendimi her zaman ondan kurtarabildiğim için hak ederim: bunte mümkün olanlar (intihar, firar), bir durumu göz önüne almak söz konusuollıi' ğunda her zaman farkında olmak zorunda olduğumuz mümkün olanlardır. Savaştan kaçınmış olmadığım için, onu seçmiş olurum; bu, pısırıklık yüzûnte kamuoyunun verdiği korku yüzünden olabilir, çünkü birtakım değerleri (yal® larımın hayranlığı, ailemin onuru, vb.), savaşmanın bizatihi reddinin oluşıurla ğu değere yeğlerim. Her durumda, bir seçim söz konusudur. Bu seçimsonral* sürekli olarak savaşın sonuna kadar yinelenecektir; şu halde J. Romains’ins^*'
excursiones en estambul yazdı ve sundu..