excursiones en estambul ve madde bilgileri45

 excursiones en estambul


excursiones en estambul ve madde bilgileri45 evet arkadaslar sizlere bugün elimizden gelen gayreti gösteren excursiones en estambul diyorki bir ımı/allı'iivyeli, tabî'atin şimdilik en son mazhariyyeiidirV ma/hariv\el binlerce asır sonra husûle gelebilmiş ve derece derece mükemmelleşerek [106] nihayet inşân şeklinin husûlüne kad.ır yükselmiştir. Bu istikâmetçe daha ilerleye ilerleye, gere(; hareket ve gerek tefekkürce gerekse diğer hâssalara mâlikiyygj cihetinden husûle gelecek daha mükemmel mahsûlleri şimdiden idrâk mümkün olamaz.
“Kuvvetin yâhûd rûhun mâddeyi yarattığı nazariyyesj hiçbir delil ve tecrübeye istinâd edemez. Bu husûsda söylenecek hiçbir misâl yoktur. Bu nazariyye beşerin aklı henüz pek geri iken ihtirâ' olunmuştur. Acabâ rûhun nihâyetsizliğini mi, yoksa mâddenin nihâyetsizliğini mi anlamak daha kolaydır? Bunlardan birincisini iddi'â etmek tamâmiyle hakikatin zıddıdır. Çünkü bu husûsda istinâd edilecek bir şey mevcûd olamaz. Esâsen rûh ve hayât denilen şey mâddenin ve vücûdun tabfatin kânûnlarma göre değişmesi demektir ki, bu değişmenin sonu ölüme varır. Görüyoruz ki, dimâğdan ayn zekâ y'oktur. Bunun aksini söylemek tabratin âhengini bozacak derecede dehşetli ve vahşicesine bir inattır" (Lâ-edrî). [107]
Birtakım feylesoflar bu sûretle düşünmenin kat'î olan neticelerinden kendilerini kurtarmak için mâddenin mevcûdiyyetini inkâr etmeğe kadar ilerlerler. Bu husûsda irtikâb edilen mantık hatâsım Stanski hayret edilecek derecede bir vuzûhla irâ'e ve isbât etnûştir. Bunlar mâdde kabûl edecek yerde, mflddeye esâs olmak üzere daha mechûl bir cevher kabûl ederler. Biz mâddenin esâsmı ne derecede bilmiyorsak, kuvvetin esâsını da aynı derecede bilmiyoruz. Hâlâ mâddenin bir tek unsûrdan mı, yoksa kimyâca tanılan altmış yetmiş basit cisimden mi teşekkül ettiği mu'ayyen değildir. Fakat iyi biliyoruz ki cezb eden, def eden, mukâvemet eden, hareket eden, ziyâ, harâret ve ilâ âhirihi gibi hâdiseleri husûle getiren bir şev vardır ve bu şey ortadan kalkınca hâdiselerin de aynı [108] zamanda ortadan kalktığmı görüyoruz. Diyebiliyoruz ki, mâdde dediğimiz bu şey, kuvvet dediğimiz hâdiselerin sebebi
Mildik vc Kuvvet / (vevnyu
kendi fikirlerine göre mâddeyi inkâr ettikten sonra, bunu "tefekkürün hâricde bir tecellisi" diye kabûl eylemeleri cidden gülünecek bir şeydir. Fakat daha gülünç ve acîb bir şey varsa, bu sûrede inkâr olunan mâddenin hâssalarına, fa'âliyyetlerine dâ'ir yine onların uzun uzadıya nıütâla'a beyân etmeleridir. Böyle bir iddi'ânın ma'kûl olabilmesi için, en evvel kendi mevcûdiyyetlerinin inkâr edilmiş olması lâzım gelir. Böyle kabûl etmeyip de kendilerini sırf hayâllerinin bir mahsûlü olmak üzere telakkide ısrâr ederlerse, artık biz bu hayâli mu'ârızlarımıza cevâb vermekten ictinâb ederiz.
Bu da'vâdan sonra mâddeye birtakım sıfatlar izâfe edenlerin ne kadar yanıldıklarını söylemek icâb eder ki, bu pek o kadar mühim bir şey değildir. Mâdde âtıl ve ölü olmaktan çok uzaktır. Bi'l-akis her yerde hareket ve hayât ibrâz [109] eder. Şekilsiz olduğuna dâ'ir vâki' olan i'tirâzlar dahi şekil ve hareket bahsinde uzun uzadıya izâh edileceği gibi pek asılsız i'tirâzlardır. Şekil ve hareket mâddenin esâslı hâssalarmdandır. Birtakım tahsili az kimselerin iddi'âsi vechiyle mâdde kaba bir şey olmaktan da çok uzaktır. Bi'l-akis gâyet nâzik ve fikren idrâk edemeyeceğimiz derecede incedir. Kıymeti mes'elesine gelince, o bir umûmi vâlidedir ki, her şey mutlakâ ondan tevellüd eder. Onda hissetmek de vardır, zekâ da vardır, tefekkür de vardır, yani en mühim zekâlar ve en ince hisler ondan zuhûra gelmiş ve onun yetiştirdiği mahlûklarda kendini göstermiştir.
Bu sûretle fikrimizi beyân etmek belki tehlikeli bir sûrette birçok fenâ anlayışlara yol açar, fakat ne çâre ki böyle söylemeye ve bu kadar ifâde edebilmeğe mecbûriyyet var. Bir fikir ile o fikri ifâde etmek isteyen kelime arasmda ekseriyyâ bir uçurum mevcûddur. Şu kadar ki, biz her hâdiseyi, hattâ en mühimlerini birtakım misâllerle göstererek hakikatin inkişâfına çahşıyoruz. [iıo] Kelimeler aynı ma'nâyı ifâdede uzun müddet sâbit kaldıkları hâlde, fikirler her gün değişmekte ve yenileşmektedir. Meselâ "taş", "yıldız, "âlem" gibi kelimeleri tahsil görmemiş bir adama söylemiş olsak ifâde edeceğimiz ma'nâ ile, tahsil görmüşlere ifâde edeceğimiz ma'nâ şübhesiz aym şeyler değildir. İşte "mâdde" kelimesi de aymyla böyledir. ilk mütâla'a olunduğu zamân ma'nâsı mümkün olduğu kadar zaîf ve ibtidâ'i bir hâlde idi. Bi'l-âhere fennin terakkisi, tecrübe ve tarassudlarımızm tevâlisi neticesinde onun da ma'nâsı 85
excursiones en estambul yazdı ve sundu..