excursíones en estambul ile madde bilgileri852

excursíones en estambul ile madde bilgileri852

 sizler icin en güzel bilgileri yazan excursíones en estambul diyorki Fakat bunlarm teşekkülleri ve bir billûrda husûle gelen kırıkhğı ta'mir etmek için icrâ edilen hayrete şâyân tecrübeler bize gösteriyorlar ki, gayr-i uzvî âlemde dahî uzvî âleme pek müşâbih esâsî bir teşekkül var. Yine birçok tarassud ve tecrübelerden anlıyoruz ki, gayr-i uzvînin en ibtidâ'î bir hâli olan billûr zerrâtı ile uzvî hayâtm ibtidâ'î bir şekli olan hüceyre beyninde büyük bir münâsebet vardır. Her ikisi de hâricî ve mu'ayyen te'sîrler altmda teşekkül ediyorlar ve aym mâddelerden husûle geliyorlar, bundan başka nebâtî ve hayvânî
 excursíones en estambul

hüceyrelerin dâhilinde cristalloide de nageli ta'bîr olunan gâyet küçük ve hurdebînî billûr zerrelerine tesadüf olunmaktadır. [654] Bu zerreler tebeddül hâssasma mâlik ve tıpkı hüceyreler gibi hâricî mâyi'lerin te'sîriyle şişmeğe müsta'iddirler. Bunlarda tamâmiyle protoplazmaran ve hüceyreler dâhilinde bulunan şibh-i albümmin esâsî hâssalan vardır. Bunu ilk def'a 1849 senesinde hayvânlar üzerinde keşf eden Reichert, bu zerreleri protein billûrları nâmıyla tevsîm etmişti. Bu biUûrlar sun'î bir sûrette elde edilen uzvî terkîbleı tebellür ettirilerek husûle getiriliyor. Satıhları münhânî ve hayâtm esâsım teşkîl eden karbon zerreleri gibi hâssalaıa mâliktir. Kezâlik elmas zerrâtmda dahî tamâmiyle kömüre mahsûs olan bu satıh münhâniyyeti göze çarpar.
"Vaktiyle billûrlarla uzvî mâddenin teşekkülleri arasmdalu mühim mesâfe bugün protein billûrlanyla tamâmiyle rabt edilmiştir. Yani arada bir boşluk kalmamıştır" (Profesör Cohn).
Hayât kuvveti nazariyyesi bugün arük tamâmiyle mabv olmuştur. Artık ne natüralizm nâmı altmda toplandıkları hâlde esrârh bir meslek ta'kîb eden sahte âlimlerin gayreti [655] ne de bazı ilâhiyyât tarafdârlarmm bî-hûde teşebbüsü ve bunlaru' birçok boş gürültülü i'tirâzları, bu vâhî hayâli de tekrâr eski mevki'ine yükseltemeyecek ve genç fikirleri eskisi gibi hakîka‘ ve tabf atten ayuamayacciktır.
Madde ve Kuıroet / Çevriyazı
esrârlı kuvveti tekrâr canlandırmağa çalışmak, cehâletiınizi başka bir kıyâfete sokarak yeniden meydâna
çıkarmak demektir. Bu nazariyye, fennin öyle bir arka kapısıdır jjj ön kapıdan geçmek kuvvet ve cesâretini hâ'iz olmayanlar j^cak buradan sıvışmayı düşünürler. Bunlar nezdinde hiçbir i5,es'eleyi ta'mîk edecek kadar kuvvet olmadığı gibi, birtakım lıayâliharikalarm te'sîri altından sıyrılıp çıkabilecek metânet de yoktur!" (CarlVogt).
"Hayât kuvveti denilen şey öyle bir tayfdır ki, onun nerde bulunabileceğini hiç künse büemiyor!" (Schmidt).
Hayât kuvveti denilen nazariyyeye â'id fikirler târîhde dahî aynı devirleri geçirmiş ve birinci bâbımızm nihâyetinde verdiğimiz tafsilât mûcibince mâdde ve kuvvet hakkmdaki telakfâerden bir [656] kısmı da bu fikirler hakkmda vâki' olmuştur. Hayât evvelleri kuvvet ve mâdde fikirlerinden tamâmiyle ayrı olarak tasavvur olunurdu. Fakat tedricen, yani ikinci, üçüncü ve son devirlerde bunlar arasmdaki kat'î vahdet tamâmiyle zâhir oldu. Yani mâdde kuvvetten ayrılmadığı gibi, hayâta dahî mâdde ve kuvvetten ayrı bir şey olmadığı tezâhür etti. Hayât yeni bir mâdde husûle getiremediği gibi yeni bir kuvvet husûlüne dahî muktedir değildir. Bir kere kimyevî fa'âliyyetlerin ne gibi şartlar dâhilinde husûle geldiği anlaşılırsa görülür ki, vücûddaki ve vücûdun hâricindeki fa'âliyyetler birbirinden ayrı şeyler değildir. Uzviyyet vâsıtasiyle husûle gelen yâhûd mahv olan kuvvetler vücûda birtakım mâddî unsûrlarla gelir. Ve yine o mâddî unsûrlarla berâber gider. Her kuvvet kendi mâddesine tâbi'dir. Binâenaleyh mâddesiz bir bayat kuvvetinin vücûdu ihtimâlin hâricinde add olunur.
Bu bahsi bitirmek için meşhûr Mu'allim Emest Haeckel'in bayvânâtm gâyesi ve inkişâfı derslerine dâ'ir pek derin ve busûsî bir vasft hâ'iz şu sözlerini aynen naki ediyoruz:[657j
"Arük gerek insâmn ve gerek sâ'ir hayvânların jarîziyyâtmdan eski metafiziğin hayâli bir bakıyyesi olan hayât kuvveti nâmmdaki nazariyyeyi tamâmiyle def ettik. Bundan 5onra hayâta â'id olan fennî tedkîklerimizde böyle bir kuvvet bahis mevzû'u olamaz. Eski senâ'iyyet mesleği tarafdârlarmm bazen 'hayâti bir üss', bazen de fa'âl 'bir iUet-i gâ'iyye' farz atnıeleri fen âlemine ne büyük zararlar îkâ etmiş ve
En büyük rûhiyyât ve garîziyyât (psikoloji ve fizyoloji) âlimleri hay vân rûhiyle inşân rûhu beynindeki ihtilâfın ancak bir kemmiyyet ve derece ihtilâfı olup keyfiyyet cihetiyle bunlar arasmda hiçbir fark bulunmadığında müttefikdirler. İnsanın hayvâna tefevvuk etmek için mutlak sûrette birtakım unsûılara ve ulviyyet esâslarma mâlik olduğunu zann edenler çok yamlırlar. Bu tefevvuku husûle getiren şey ancak ârızî birtakım hâllerdir. Hiçbir zihnî meleke yoktur ki, yalmz insana mahsûs olsım; her meleke bütün hay vânlarda müşterekdir. Şu kadar ki, inşânda daha ziyâde inkişâf etmiş, daha ziyâde ehemmiyyet kesb eylemiş ve hey'et-i mecmû'a i'tibâriyle ara yerde fark husûle getirecek derecede mükemmelleşmiştir. Bu şartlar inşândaki tefekkür uzvunun [659] mümkün mertebe mükemmelleşmesinden husûle geldiği gibi, aym zamanda kâ'im bir vaz'iyyette bulunmasmdan ve üst tarafda bulunan uzuvlarm mükemelen inkişâf ederek bu mevcûdiyyet âleminde sahibine bir husûsiyyet bahş etmesinden ve insânm pek ziyâde terakki ve tekemmül eylemesinden ileri gelir. Kezâlik en basit bir hayvandan en mükemmel olan insana kadar tefekkür uzvumun tedricî bir sûrette mâddeten inkişâfı göze çarptığı gibi rûh denilen hâssamn dahî bu inkişâfla mütenâsiben terakki ve tekâmül eylediği ma'lûmdur. İnsan dimâğıyla hayvân dimâğı arasmda esâsen teşrîh-i tavsîfî, kimyâ nokta-i nazarmdan bir fark olmadığı gibi, gerek gözle gerekse mikroskopla görülebilen bir ihtilâf dahî mevcûd değildir. Bu husûsda dikkat nazarım celbedecek bazı farklar varsa, onlar da ancak dereceye â'id farklar olup aslâ tabf ate â'id farklar değildir. Birtakım âlimler tarafmdan son zamânlara kadar bir iki muhtelif dimâğ arasmda bir fark bulmak maksadıyla icrâ edilen birçok tecrübeler pek sefîlâne bir sûrette boşa çıkmışlardu, yani bu sûretle inşâm târîh-i tabrî [660] süsilesi arasmdan ayuarak husûsî bir mevki'e is'âd etmenin ihtimâli yoktur.
Aym sûretle garîziyyât ve rûhiyyât cihetinden bu iki dimâğ arasmda bulunduğu iddi'â olıman farklar her ne kadar mâzîde
Madde ve Kuvvet / Çevriyazı
inşân ile hayvân arasında dehşetli uçurumlar bulunduğu zannım verecek bir mâhiyyette iseler de bu gibi farkların birer hayâlden ibâret olduklarını söylemeğe bile ^glıal yoktur. Çünkü gösterilen şeyler dâ'imâ ârızî birer vash tıâ'iz olup hiçbir kat'iyyeti ihtivâ edememektedirler. Bizim iddi'âmız bugünün tecrübe ve tarassudlan üzerine fikirlerini istinâd ettiren bütün psikoloji âlimlerince kabûl edilmiş ve rûha â'id olan en yüksek hasîsalarm en âdi hay vânlardan başladığı ve yavaş yavaş bu şekle girdiği tasdik olunmuştur. Artık hayvânlar nezdinde de hattâ en basitlerinde bile zihni bir fa'âliyyet, birçok hisler, mey İler i'tirâz olunamayacak derecede isbât edümiş ve her zamân ibrâz edilmekte bulunmuştur. Aşk, sadâkat, mmnetdârhk, vazife rûhu, din hissi, dostluk, [661] istikbâl muhabbeti, fedâkârlık, hak ve haksızlık fikirleri, tefahür, kıskançhk, kin, şerirlik, hâ'inlik, intikam ârzûsu, tecessüs vesâ'ire gibi hisler hayvânlarda da tamâmen mevcûd olduğu gibi tedbir, incelik, evvelden sezmek, istikbâlden ürkmek vesâ'ire gibi diğer birtakım hisler dahi tamâmen mevcûddur. Yalnız bunlar insânlar kadar bu hâssalarmı ilerletmek isti'dâdmda bulunmadıklarmdan henüz bizim bulunduğumuz dereceye gelememişlerdir. Hayvânlarda dahi birtakım esâslar ve teşkiller vardır ki, bunlarm icrâ mevki'ine m' olunduklarım herkes gibi biz de bir zamândan beri görüyomz. Birçok hayvân hükümetleri ve hayvân cem'iyyetlerinin vücûdu herkesin bildiği şeydir. Hayvânlarda esaret, mertebe ve dereceler, iktisâd, zirâ'at, terbiye, hastalara ilıtimâm gibi hâller olduğu, hattâ tabâbetin bile mevcûd bulunduğu iddi'â olunabilir. Bundan başka hayvanâta cem'iyyet hâlinde toplandıklan, birbiriyle fikirler müdâvele ettikleri, aralarmdaki mücrimleri ta'yîn etmek için mahkemeler We teşkil ettikleri vâki'dir. Bu gibi ictimâ'larda âdeta görüşürler. Şu kadar ki, lisânları henüz birtakım [662] i?âretlerden ve jestlerden ibârettir. Bunları yapmak için mâziyi l'âürlamak ve birçok tecrübelere mâlik olmak lâzımdır ki, hiçbir liayvân bundan mahrûm değildir. Hâsılı hayvânlar dahi bir ‘'’sânm tahayyül edebileceği derecenin pek fevkinde bir ®>a'neviyyete mâlik bulunmaktadır.
excursíones en estambul yazdı ve sundu..